Pek çok sevgili günlük.
Ben bu satırları yazarken sen bunların hiçbirisini hissedemeyeceksin. Çünkü yoksun, hayalimde yarattığım bi' şeysin. Diğer tüm günlüklerim gibi, oradaki buradaki şuradaki, hala kitaplığımda duran annemin hediye ettiği anartarlıklı mor tüylü günlük gibi. Bir anne, kızına neden kilitli günlük hediye eder ki? Fazla fesat bir insanım, mutlaka anahtarın bir kopyası annemdedir diye. Aslına bakarsan öyle meraklı bir anne de değil, ben hemen hemen her şeyi ağzımdan kaçırıp söylediğim için...Gizli iş çevirememekten veryansın ettiğim zamanlar oldu, sigaraya başladığım zamanda bile annemin karşısına geçip 'anne ben sigara içiyorum' demiştim, gizli içmeyi beceremediğim için. :)
Dün yine kocaman bir gün boyunca evdeydim. Ondan önceki gün ve bir ondan önceki gün de. Zaten Ankara'dan büyük abim gelmişti kuzenler vesaireler derken hep dışarıda ve bir şeyler yapar haldeydik. İşleri yoğunmuş beyfendinin, ertesi gün yepyeni şeyler planı yaparken -en azından ben kendi kendime lunaparka gideriz diye plan yapmıştım- bi' baktım bizimki bilet almaya gideceğiz diyor. Cuma akşamı yol ettik, gitti. Gara kadar gitmedim sevmem veda olaylarını, zaten giderken de şebeğe vurdum içimdeki acıyı. Annem arkasından su dökmeyi unuttuk dedi, tükürdüm. Al sana su dedim. Geri döndü, şöyle bir gülümser gibi biraz da burukça baktı. Baktı, bakıştık. Öyle işte. Gitti. Ertesi akşam da onun bir küçüğü, benim bir büyüğüm ortanca abi kişisi İstanbul'a gitti, yine kaldım mı tek çocuk! Hayır bakkala gidiş gelişler sorun oluyor ondan yani tüm derdim. Yoksa gitsinler yaşasınlar hayatlarını, ben yıllardır onlar üniversitede okurken de yalnızdım hep. Canım sıkkın olduğunda abimin kapısını tık tıklayıp derdimi anlatamamaya ve ona sarılıp ağlayamamaya alışmıştım. Sonra hem tek çocuk olma olayı da güzel. Güzel mi? Taş olurum taş!
Biz, hepimiz, üçümüz bir fotoğrafın içindeyken, o fotoğraf daha anlamlı..Üçümüzün olduğu kahvaltı masaları, üçümüzün aynı anda dinlediği müzik, üçümüzün aynı anda güldüğü espiri..Üçümüzün olduğu şehir...Biliyorum fazla bencilim..
Dün odamı topladım, sonra odamı dağıttım. Kendime şaşabiliyorum böyle durumlarda, görünürde yaptığım pek bir şey yok ama oda 1 saat içinde eskisinden daha dağınık bir hale gelebiliyor. Odanın tam odak noktasında durup şöyle bir etrafa bakıyorum, ''Allahım ben n'aptım!'' diyorum. Şu sıralar hiç tahammülüm yok dağınık olmaya, etrafımda bir şeyler dağınık durunca ben de doğru orantıda dağılabiliyorum. 'Bırak dağınık kalsın' felsefesi depresyon tetikleyen bir unsurmuş. Oda ve etraf sürekli düzenli dursun, ben düzenli durayım, iyi olayım, iyi olmalıyım. İyiyim..İyiyim..Ben çok iyiyim..Yalandan kim ölmüş?