27 Şubat 2010

Kronik mutsuzluk hali mi bu?

Bugün başka bir şey var, birazdan kıyamet kopacakmış gibi bi' hava var dışarıda. Yağmur yağmakla yağmamak arasında oysa yağsın istiyorum alabildiğine. Yine 'belki' su iyi gelir diye kendimi atıyorum duşun altına. N'apmak gerek ki böyle durumlarda, en iyisi bi' kaç telefon konuşması, eve davet edilen arkadaşlar...Eh bi' yerde sığınmak zorundasın. Duş, kahve, bol sigara, bağırarak şarkı söylemek, ağlayamamak, tepki verememek hatta. Aynı soruyu hala sormak kendine ama yine bi' şey alamamak kendinden. 

Aynı şarkıyı dinlememeliyim. Böyle daha eğlencelik bi' şeyler lazım 'tek taşımı kendim aldım tek başıma kendim taktım' gibilerinden. Yatağımı düzeltmeliyim, dağınık durdukça uykuya çağırıyor. Uyursam, gece uyuyamam. Ki gecenin verdiği acı kat be kat daha fazla.

Ben aslında çözümü biliyorum, bildiğim halde yapamamak elden de bir şey gelmemesi daha kötü dellendiriyor beni. Aslında her şeyi boş verip 'goygoy candır' deyip pek tabii daha iyi hissedebilirim kendimi. Önümde aslında süper bir hayat varmış, her şey kendimde başlayıp kendimde mi bitiyormuş, neymiş?! Süper bi' insanmışım da benim mi haberim yokmuş, bu filmin yönetmeni kimmiş? Bu açıları nereden çalmış, kurgu mağduru ben miymişim? Sonra bir de saçlarımı ıslak bırakırsam ne kadar erken ölebilirim? Gün bitmeden acaba sevinçli bi' haber alabilir miyim? Hiç nefes almadan kaç farklı soru sorabilirim, diyafram çalışması yapmayalı ne kadar olmuş? Sahi en çok neyi özlemişim, pazar günleri pide yemekten daha güzel bir şey var mıymış? Üst komşunun topuklu ayakkabılarının sesi benden başka kaç insanın daha canını bu kadar yakabilirmiş? Diş ağrısıyla moral bozukluğunun bir paralelliği var mıymış? Tırnaklarını kesince insan rahatlar mıymış? Bir annenin kızına hediye edebileceği en güzel şey bir paket sigara ve poğaça mıymış? Kaç şekerli çay içtiğimi, en sevdiğim çorbayı ve yemeği, kahveyi nasıl içtiğimi ezbere bilen bi' arkadaşa sahip olmak düşününce aslında ne kadar da güzelmiş. Yazarak düşünmek ve sürekli soru sormak beni ne kadar rahatlatabilirmiş?. Bu gevşeme hali geçiçi olabilir mi? Kendime sarılmaktan başka çarem var mı?

Not: Dün mutlu olduğum bi' mesaj var aslında.. Ha gitti ha gidecek derken canım Fırat sonunda askere gitti. Yoldan yazmış: ''Aramasın gözlerin o şimdi asker.. Ama gözlerinden öperim. :)''