18 Mart 2010

Karadeniz, soğuk, yağmur ve bir kadın...

Bi' anda darmadağın olmak. Birkaç sahne ile.

Soğuk bi' sabah, çok değil bir saat sonra insanlar için 'günaydın' olacak. Kapıları açarken onlar, ben kapatacağım gözlerimi. 05:51.

Tipik bi' Karadeniz havası, sabah ayazı, denize yakınlık. Ki denize yakın yerdir hep soğuk olan, yağmur yağmakla yağmamak arasında kalan. Ve hırçındır Karadeniz sabahları, soğuktur, yağmurdur..

Uyumaya ramak kalmıştı oysa, yapacaklarımı yapmış tüm işten saydığım şeylerimi bitirmiştim. Odanın sigara dumanı havasızlığından, hırçın Karadeniz soğuğuna açtım penceremi. Aydınlanıyorduk, neredeyse artık göz gözü görecekti. Bir silüet gördüm çöp kutusunun önüne yaklaşan. Sırtında iki kocaman poşet vardı. Daha önce o çöp kutusunun önünde çok silüet görmüştüm, çöp karıştırıp satabileceği bir şeyleri arayan... Çok kez izlemiştim ve çok kez canımın yandığını hissetmiştim. Bu başkaydı, bu fark ediş beynimin her zerresine yayıldı. Üstünde mont yoktu, sadece gri bir hırkası vardı. Belliydi, inceydi. Belki altı kalındı, belki bu soğuğa dayanmak için beş kat kazak giymişti ama yoktu montu. Peşi sıra taşıdığı iki çuval vardı, birisi sol omuzunda birisi sağ omuzunda. Eminim omuzunda kimsenin görmediği taşıdığı onca şey kadar ağır değildi. Ve yine eminim ki o mutlaka bir çocuğun annesiydi. Benim annem gibi, senin annen gibi, onun annesi gibi...

Çöpü karıştırdı, aklımın içini karıştırdı. İki teneke kutu buldu içinde, yere koyup ayaklarıyla ezdi ivedilikle. Anne olduğu kadar güçlüydü de, içimi ezdi...O an her şeye, ama bildiğim her şeye okkalı bi' küfür etmek istedim. Rahatlayamazdım ki. Ağlamak istedim, dişlerimi sıkmak istedim, dudaklarımı ısırmak istedim. Düzene, adalete, eşitsizliğe, fakir olabilmeye, çöp kutularına, yağmura, soğuğa hatta Tanrı'ya bile kızdım.

Soğuğa dayanabilecek gibi değilken ben, o dışarıda diğer çöpü karıştırıyordu. Aklımı karıştırıyordu. Pencereyi kapattım ve elimin değdiği sıcak kalorifer canımı acıttı. Demiştim, Karadeniz hırçındı. Öfkeliydi de kimi zaman. Şimdi öfkem Karadeniz kadardı, öfkem deniz kadardı. Kabardı..Kabardı..Kabardı...

Eminim bir çocuğun annesiydi o.
Benim annem gibi, senin annen gibi, onun annesi gibi...

Aklımın içinde kimsenin sağ kurtulamayacağı bir fırtına başladı. İçime yayıldı. Öfkelenmenin çare olamayacağını düşünemeyecek kadar çok öfkeliydim. Pencereyi açıp bağırmak istedim. Herkese, her şeye. Uykum kaçtı, dudaklarım titredi...Kendime kızdım. Bencilliğime kızdım. Bu zamana kadar gereksiz yere nazlandığım her şeye kızdım. Kıyasa gidecek olsak, mükemmel bir hayatım olmasına kızdım. O kadın olmak istedim, o kadın ben olsun istedim. Çöplerini karıştırmak zorunda olmadığı bir yere gitsin istedim. Burası kadar soğuk olmasın, burası kadar yağmurlu olmasın ve onun hayatı gibi fakir olmasın gittiği yer...