Hayatımın İstanbul-Çanakkale-Samsun arasına yayılmasının -belki de sıkışmasının- ilk etabı yarın başlıyor. Heyecanlı değilim. Aksine yapmam gereken şeyler gözüme çok fazla geliyor ve üşeniyorum. Üniversite sonuçları geldiğinden bu yana evde garip bi' telaş ve sessizlik var. Ya da bende var, cidden hiçbir şey sadece kazanmakla bitmiyor hatta daha yeni başlıyormuş. Daha fazla bunalmaca ve yapılması gereken daha fazla çok şey. Üzerimde garip bir sorumluluk yükü var, her şeyi yalnız başıma halletme meselesinden korkmuyorum; yapabilirim elbette. Neticesinde bu benim tercihimdi. Bu fazla 'sorumluluk' ve yapılması gereken onca şeyin düşüncesi, kazandığım şu güzel okulun ve bölümün ardından ''ohh beee kazandımm'' coşkusuna sekte vurdu. Ara ara arkadaşlar arasında coşageldiğim, hoplayıp zıpladığım anlarım da olmadı değil ama hemen geçti. Niye geçti? Geçmeseydi...
Yine de benim yerime benden fazla sevinen insanların olması güzeldi. Nihayetinde hep istediğim Güzel Sanatlar Fakültesi- Sinema Televizyon öğrencisiyim artık. Çevrem hayalperestler ve realistler olarak ikiye ayrılmıştı. Hayalperest insanlar benim inatla sanat çevresinde olmamı isterken, diğer taraf aynı inatla daha garanti olan öğretmenliği istiyordu. Ben o arada acayip bi' bocalamıştım, artık seçim kaderindi ve sanırım kader bu defa işini cidden iyi yaptı ve son tercihlerimde olmasına rağmen 35 kişilik kontenjanlı harika bir okula yerleştim. :)
Bir süre aptal durumdaydım. Sevinsem mi, ''ne yapacağım ben şimdi?'' desem mi, her şeyi koyversem mi diye düşünedururken insanların tepkilerini duydukça sanırım daha çok seviniyordum. Hayatım ''Artık benim hayatımı yazar, film yaparsın ehehe'' diyen şakacı insan söyleyişleriyle doldu taştı. Herkese ''Evet hepinize bi' rol var merak etmeyin'' dedim. En azından okul ödevlerinin kısa filmleri için çevremde bir sürü eğlenceli insan var. Sırf bu ''Benim hayatımı film yaparsın'' repliğinden bile bir kısa film çıkarabilirim diye düşünüyorum. Sonra bir de Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi olmanın da garip bir havası varmış, lakin ben son derece salaklıkların insanı olduğumdan sanırım cidden 4 yılım film tadında geçip gidecek. Ayrıca mükemmel eğlenceli derslerim var, bazı arkadaşlarıma gösterip gösterip kıskandırıyorum. Ehehe.
Ne dediler?
Babam: Bi' daha düşün. Çanakkale çok uzak kızım yaa!
Annem: Hep istediğin olduğu için, içim rahat bebeğim.
1. Hala: Seni başka bir bölümde düşünemiyordum.
2. Hala: Kıvırcığım on ikiden vurduun!
1. Abi: Oha süper oldu kızım bu!!!
2. Abi: Okulu bitir, süper projelerim var seninle ilgili. Aile şirketi kurcaz!!
x kuzen: Kuzen seviyosun sen bu işi.
y kuzen: Gurur duyuyorum seninleeeee.
z kuzen: Öğretmenlik olsaydı daha çok sevinirdim (Realist ve açık sözlü kuzen)
Ananem: Yavrıııımm. Sen şimdi teleeeğğğzzyoncu mu olucan? (Yerim onu ben ya!)
x arkadaş: Çok kıskandım, yeniden okula gidesim geldi.
y arkadaş: Hep o bölümü okumak istedim ben :(
z arkadaş: Benim sol profil duruşum çok iyidir haa ehehe.
Dayı: Çok para var diyolar o sektörde. (Ticaret adamı)
Yenge: Ben çok süper taklit yaparım. Beni de oynatçan mı?
Amca: Beklemediğim bi' ataktı, şaşkınım.
Eski sevgili: Sen de bu sektöre bulaştın, iyi bi' şey olsaydı ben yapmazdım zaten.
Sanırım bu tepkiler geldikçe çok mutlu oldum. Daha çok mutlu oldum. Hep benim okulum konuşulsun istedim. Yolda bi' tanış göreyim de kazandığım yeri söyleyeyim diye çıldırdım. Telefonlar, mesajlar, feysbuk kutlamaları derken bir nebze tadını çıkardım. Asıl tadı sanırsam yarın Taksim'e çıkıp ''Merhaba İstanbul! Senden nefret ediyorum; ama ben geldim. N'aber?'' deyip Beyoğlu'na dalıp içerken çıkaracağım. İstanbul'da hafta sonunu geçirip, Çanakkale'ye kayda gideceğim. Çok merak ettiğim o şehir ile tanışacağım, beni sevmesi için dua edeceğim ve içimdeki bi' hisse güvenerek orayı deli gibi seveceğim. Fotoğraflardan, gidip görmüş insanlardan, halihazırda okuyanlardan Çanakkale hakkında duyduğum o kadar güzel şeyden sonra, hiç görmeden deli gibi özlediğim bi' şehir oldu. Ne gariptir ki, içimde çok sıcak şeyler var oraya karşı.
Bugün, her şeyin aynı haliyle yazdığım son yazım. Yarın, o uçaktan indiğimde aslında bambaşka bir yaşama inmiş olacağım. Belki bodozlama, belki yumuşak bir iniş...Yeni insanlar, hayatımı sürdüreceğim yeni iki şehir, yeni bir ev, yeni bir kadın...