Ben senin kim olduğunu biliyordum; ama sen 'kimin' sen olduğunu bilmiyordun. Sonra, ben senin aslında kim olmadığını anladığımda, aynı sokakta yan yana geçerken birbirini tanımayan iki insan anlamsızlığında sıkışıp kaldık. Ben uyurken dişlerimi sıkıyordum ve artık senin nasıl uyuduğunu bile unutmuştum.
Bir boşluk vardı, benden büyüktü. Sanırım ben zaman zaman o büyük boşluğun ta kendisi oluyordum. Sonra boşluk sana dönüşüyordu, ben senin boşluğun oluyordum ve dolaylı olarak benim en büyük boşluğum sen oluyordun. Kız çocuklarını seviyordum, insanları sana benzetiyordum, bankada sıra beklerken seni düşünüyordum, yaşlı insanlara yer verirken seni düşünüyordum; sen bir insanın vaktini yiyebilecek en akıcı şeydin çünkü. Otobüs gelmiyordu, yürüyordum; seni düşünüyordum. Sinirleniyordum, hızlı yürüyordum. Evime daha çabuk geliyordum.
Canım sıkıldığında kendime daha can sıkıcı şeyler yaratabiliyordum seninle birlikte. Kimi zaman bir şeylere öfkelenmem gerekiyordu; çünkü öfke beni her zaman diri tutuyordu. Belki fazlası yoruyordu. Dozunda sana kızdığımda, gün içinde kimseyi kırmam gerekmiyordu. Büfe yanlış sigara verse bile oflamıyordum ya da operatör mesajlarına o kadar da sinirlenmiyordum. Seninle alakası yok ama kendimi senin yüzünden kötü hissetmeyi seviyordum. Çünkü senden daha kötü hiçbir şey yoktu.
Bazı zamanlar balkonda oturup renkli rüzgargülünü izliyor, rüzgara hayret ediyordum. Rüzgargülü yön değiştiriyordu dönerken, bir sağa bir sola dönüyordu. Sonra senin varoluşunun hiçbir öznelliği kalmıyordu. Herhangi bi' şey oluyordun, ben seni mucizelerle kıyaslamayı seviyordum artık. Sen hiçbir zaman yeni bir mucize olamıyordun.
Biz aynı sokakta yan yana, öylesine geçen, birbirini tanımayan iki insan olduğumuzdan bu yana ben hep en kötü şeyleri hayal ediyordum. Kavga ederken, nasıl salonun camını kırdığımı; senin sinirlendiğinde ses tonunun beni yaraladığını, kapıları çarpışını...Sonra birbirimizi ayrı odalara kilitleyip saatlerce konuşmayışımızı. Hiçbir hayalde bile barışamadık biz. Sen kendini kilitlediğin odadan çıkmadın ve oradan başka odalarda sustun bana. Benim kapısını tıklatamayacağım, benden çok uzak odalardaydın.
Ben hâlâ aynı odada sana kızıyordum.