Mesela ben hiç ''Memleket'' kelimesini kullanmazdım. Gerek kalmazdı ki, herkes aynı memleketliyken. Şimdi kullanırken garibime giden en önemli kelime ''Memleket''. Günde en az dört defa cümle içinde geçtiğini fark ettiğimde anladım aslında başka bir memlekette olduğumu, benden başka insanların, benden başka memleketleri olduğunu...
Önceleri bu kelime bana hep öğretmenleri ve memurları çağrıştırırdı. Sanki sadece onlar memleket değiştirmek zorundaydı. 'Hasret' kelimesinin arabeskliği ile memleket kelimesi birbirine iç içe geçen bambaşka şeydi. 'Gurbet' ise ağlamaklıydı, eski Türk filmi gibiydi çağrışımları. Ve nedense hapishaneler gelirdi aklıma. ''Sıla'' dediğimdeyse sessizlik oluyordu burada.
Gece boyunca memleket dedim, hasret dedim, gurbet kelimesi dudaklarımdan dökülürken ağlıyordum. Artık bunların hepsi yanyana geldiğinde annemi hatırlatıyordu bana. Annemin saçları, annemin kokusu. annemin her şeyi hep en güzel yapması. Memleket deyince babamın ''baba terlikleri'' geliyordu aklıma. Terliklerini her aradığında benim ayağımda bulduğu için kızmasını ''Kendi terliklerini giysene kızım, terlik mi almadık sana?'' diye azarlamasıydı sanki memleket. Yağmurlu Karadeniz gününün kasvetinin huzur vermesiydi en çok. Sessizliğe doymaktı bir de.
Uzak kavramı daha önce hiç bu kadar karmaşık olmamıştı. Bir şeyleri anlamlandırmaya çalışma kısmında ben nedense artık eksik kalıyordum; çünkü madem anlam veremiyorum o halde düşünmeyeyim diyordum bunaldığım vakitlerde. Artık gururuma dokunuyordu bu derece boş vermek. Sabah çıkıp, gün boyu derslere girip kafayı dağıtarak; gece yine aynı şekilde kalabalık bir grubun içinde sesimin ve sıkıntılarımın kaynayıp gittiği saatlerden sonra yurda giren en son kişi olarak daha çok boş veremezdim.
Artık bu şehrin daha büyük bir parçasıyım. Ya da artık bu şehir benim çok büyük bir parçam. Bu kadar kısa zamanda içime yer eden, denizine ve gemisine bakıp kaldırımında ağlayacak kadar çok bağrıma bastığım bi' yer. Caddelerinde üşüyerek delicesine koştuğum, güldüğüm, ana caddelerinden sıkılıp ara sokaklarını çözmeye kendimi adadığım, rüzgarlı soğuk; ama bana çok benzeyen bir şehir oldu burası...