29 Kasım 2017

2017 yılı Z raporu.

El yapımı noel ağacımdan selamlar. 

2014 yılında Samsun'a döndüğümde bu kadar uzun süre burada kalmayı planlamamıştım. Ama aradan geçen 4 yılın sonunda ancak anladım ki, sen istediğin kadar plan program yap, onu senin yerine değiştiren bi' güç var. Geçenlerde konuşuyorduk, her yıl bir öncekinden daha kötü geçti. 2017 de 2016'dan daha kötüydü mesela. Muhtemelen 2018 de bu yıldan daha kötü olacak. Epeydir ülkeyi tekeri kopmuş yokuş aşağı son sürat giden bir traktöre benzetiyorum. Mutlu olma kapasitemiz epeyce daraldı, tahammülümüz bitme noktasına kadar azaldı, kaygılarımız sürekli arttı. Daha çok kapattık kendimizi dışarı...Bir de benim gibi hem içeride hem de dışarıda olmak zorunda olanlar vardı ki, işte bu bizim için gerçek kargaşaydı. 

2017'de çoğu zaman gündem beni yoğurdu. Siyasette yetişemediğim onca olay varken bir de "Eee ben bunu geçen yıl da, hatta önceki yıl da yazmıştım ki?'' dediğim günler oldu. En çok terör olaylarında, kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında ve bebek ölümlerinde sarsıldım; en çok işini yapmayan bürokratlara kızdım, en çok eğitimde nadiren de olsa yaşanan güzelliklere mutlu oldum. 2017'ye yüzlerce haber araştırması, 750'den fazla yayımlanmış haber, çekilmiş binlerce fotoğraf, içlenilmiş ancak yazılamamış onlarca hikaye, "Keşke ben yazsaydım" dediğim çokça haber, bir sürü yeni şarkı ve film, yeni dostlar, yeni düşmanlar, bir sürü hayal kırıklığı, günlerce geçmeyen öfke nöbetleri sığdırdım. Ama en nihayetinde dönüp baktığımda, hiçbir şeyi yetiştirememiş gibi hissetsem de bir öncekinden daha hızlı geçen yıl oldu. Bu tabloda 2018'den ne beklersem bekleyeyim, 2019 seçimlerine giden yolda, 2018'in daha çetin geçeceğini görmemek en naif tabirle aptallık olur. Bugün ofiste yazmaktan bunalıp, ellerimle silginin üzerine sabitlediğim ağaç parçasıyla noel ağacımı yaparken 2018'i düşünüp kendimi çeşitli planlar yaparken yakaladım. Sonra "Yooo Zerrinciğim yooo, hiç plan yapmıyoruz. Zaten sen yapsan da neredeyse hiçbirisi hayata geçmiyor" dedim. Plan yok ama bir sürü iyi dilek var. Yolda yürürken yerde gördüğüm ağaç parçasını "Ben bununla noel ağacı yaparım ki" deyip cebime atabiliyorsam, o cebimdeyken anlamsız bi' mutluluk yaşadıysam kendimden umudumu kesmemem lazım.

Dünya zor, bu coğrafya, bu ülke çok zor ama bu zorluğun içinden çekip çıkarabildiğimiz, sonra onlara sımsıkı sarılabildiğimiz mutluluklar bulsun bizi yeni yılda. :)

28 Kasım 2017

Beyin krizi.

Bir gün aniden, sanki birkaç saniye içerisinde aklımı kaybetmekten korkuyorum. Paldır küldür. Dinamit yerleştirilmiş bir bina gibi. Kalp krizi gibi. Beyin krizi.

Kalbim yoruldu.

Bu iki kelime kafamdan geçerken yolda yürüyordum. Sanki bir doktorun teşhisi gibi. ‘’Hmm farenjit’’ der gibi. Kalp yorgunluğu. Göğüs kafesime ‘‘O şey’‘ geldi oturdu. Yürüdükçe gider sandım, büyüdü. Evin yakınındaki çocuk parkında salıncağa oturdum. Çok hızlı sallanırsam içimden uçar gider sandım, yine büyüdü. Durup biraz yerdeki kumlarla oynadım ayaklarımla. Dikkatimi kalp ağrısından başka yere verirsem geçer sandım. Büyüdü de büyüdü...

Kalbim çok yoruldu.

Eve geldiğimde kendimi 65 yaş üstü hissediyordum. Ama içimde 16 yaş ergenliğiyle yatağa oturup, yastığı yorganı yumruklaya yumruklaya ağlama isteği vardı. Ben de zaten öyle yaptım. Böyle anların ne getireceği belli olmuyor. En çok böyle anlarda, birkaç saniye içerisinde aklımı kaybetmekten korkuyorum. Kalbim benden daha yaşlıymış, ilk o ölmüş de geri kalanım yasını tutuyormuş gibi. 

Yazmak da bir mücadele biçimi. Ama benim kalbim çok yoruldu.

Boğazım şiş. Muhtemelen yarına sesim yok. Hiçbir krizin sonu yok. “Hiçbir şey benden değerli değil” dedikleri, anlık tamponlar kalbime. Belki elektroşok, telefonun bir ucundaki ses.

“Hiçbir şey yapmadan burada durmak istiyorum. Hayatımın bundan sonraki kısmını burada böyle aptal aptal ağlayarak, bağırarak ve bu çöküşü kabullenerek geçirmek istiyorum.” dedim. Kalbim yoruldu demiş miydim? Göğüs kafesimde 10 bin ton yük var. Derin nefes alamadıkça biner ton daha ekleniyor.

Duvardaki panoda asılı gülümseyen fotoğraflarımdan birisini görüyorum. Ne kadar da yorgun değil kalbim o zaman. En çok gülümseyen fotoğraflarımı görünce ağlıyorum. Tam da burada, şimdi, aklımı kaybetmekten korkuyorum.

Sanırım kaybediyorum.

01 Kasım 2017

Çünkü Kasım.

Kasım ayını şebelek buyur ettik. Burçlara çok inanmam zaten Kasım ayı için felaketler yazıyor. Kışı sessizlik ve sakinlik arzusuyla karşılayıp "Daha çok susup, daha çok yazarım" demiştim. Sanırım işe de yarıyor. Gün içinde kendimi sürekli bir şeyler karalarken buluyorum. Bu hissi özlemişim. Hem hâlâ doğanın bu dönüşümünü izlerken hayranlık ve şaşkınlık arasında kalmayı hem de doğayla birlikte kendi inziva hâlimi de seviyorum. 

Kafamda birkaç hikâye, biraz yol planı, çekmek için sabırsızlandığım fotoğraflar, araştırmak için doğru zamanı beklediğim haberler var. Neden bilmem kış bana hep iyi ve güzel geldi. Umarım seveni sevmeyeni herkese de iyi gelir. "Kasımda aşk başkadır" diyen biraz halt etmiş. Kasım kendine dönme ayıdır. Kendimi özlemişim.