Mutluysam ve sebebini bilmiyorsam yine de ellerimi çırpmalı mıyım? Anafor tadındayım. Biraz düşündüğünde aslında neden ellerini çırpmaman gerektiğini hatırlayacaksın. Kimyasallar. Daha çok kimyasal. Daha çok... Daha sersem. Daha çok HİSSİZ HER ŞEY!
Bir süredir tedavisini geç kabul ettiğim ruhsal durumlarla uğraşıyorum. Şu dakikalarda her şey çok hızlı mesela, ritmim en yüksek! Birkaç saat sonra diğer ilaçla birlikte gözlerim kapanacak...Ertesi gün öğlene dek uyanamayacağım. Bedenim bir kütle, hatta bir gemi gibi; dünyanın en büyük gemisi gibi süzülecek suyun üzerinde.
+Nasıl gidiyor?
-İtekleyerek.
Gitmesini istemediğim anlar oldu. Dursun. Ne gerek var ki? "Zorlama boş yere olmuyor işte" dedim. Bir sohbet esnasında, durup dururken “Dünya dönmeyi bıraksın istiyorum” dedim. Sonra araştırdım baktım, dünya dönmeyi bırakırsa doğuya doğru savrulurmuşuz. Depremler, tsunamiler, okyanusların yer değiştirmesi, kara parçalarının birbirinin üzerine binmesi. Tam da istediğim felaketler bir arada. Dünya dönmeyi bıraksın istemiştim. Çok haklıydım. Bir gece içimde tam da dünyayı kendi kendime durdurabilecek kadar öfke yüklüyken, ilk defa kendimden korktum. Bu hissi hala cümleye dökemiyorum. İnsanın kendini kendisine karşı tehlike yarattığını anladığı anda kafayı yiyebilirmiş gibi. Ben kafayı yememek için duşa girdim. Yetmedi sokağa çıkıp koştum. Terledim, bir daha duşa girdim. Sabah olunca doktora gidip, kendimi bilimin kollarına bıraktım. Ama sonra yine kendi bildiğimi yaptım. “Ben iyiyim!” dedim. Birkaç gün sonra duşa girmek de, çıkıp koşmak da işe yaramadı. Her kriz bir sonrakinden daha şiddetli oluyordu, iyiyim diye kabul ettiğinde aslında iyi olmuyordun ve bu süreçte en çok o minnak kırmızı kapsüllere inanman gerekiyordu. İkinci defasında çaresiz inandım. Bir de inanmayı seçmek istedim.
Çalıştığım gazeteye durumu anlattım. Önce “İstediğin kadar izin al, senin iyi olman her şeyden önemli” dediler. Zaten doktor rapor vermişti bir öncekinde ve ben o günleri evde hiç uyanmadan geçirmiştim. “Çalışmam lazım, çalışmadan duramıyorum” dedim. Bu bir süreç, geride durma hali. Bilerek seçtiğim... Hala oyunda olduğumu kendime göstermem gerekli, bu hastalığın günlük hayatımı, işimi, ilişkilerimi etkilemediğini anladığımda kabullenebilirim ancak bu tedaviyi. İlaçların hepsini bu yüzden reddettim, hala içebiliyorsam normal seyrinde olabildiği için. Tabii bu süreçte yine ve yine hayatımdaki herkesin ne kadar doğru yerde durduğunu, “Hep birlikte atlatacağız” denilmesinin benim için çok önemli olduğunu, gerçekten yardım istediğinde -belki de hayatımda ilk defa bu kadar açık ve net- çözüm bulunabileceğini öğrendim. Bunlar gelecekte bunu okuyacak olan kendime not: Problemi bul, çözüm için yardım iste!
Şimdi böyle biraz havada asılı kalmış gibi bir haldeyim. Yavaş yavaş alışıyor, özümsüyor ve en önemlisi kabul ediyorum. Kabul edince de çözüm kolay oluyor. Hatta geceleri uykum kaçmasın diye canımın çok çekmesine rağmen kahve içemezken az önce kendi kendime “Oaaa zaten ilaç içince otomatikman uyuyacağım o zaman istediğim kadar kahve içebilirim!” diye sevinirken buldum. Vallahi bendeki bu şapşallıkla, bana hiçbir şey olmaz.