28 Ağustos 2020

Son dönem dileklerim sıralı tam liste:

Tanrım, içimdeki salt iyilik duygusunun kötü düşünceler ve insanlarla kirlenmesine izin verme. Kalbimde insanlar için taşıyıp her gün büyüttüğüm saf sevginin, kırıldığı yerden yeniden filizlenip büyümesine yardım et. Yapamayacağım çok şey varken yapabileceğime inancımı kaybetmemem için bana yeni yollar öğret. Üretebilmemin önüne geçebilecek tüm karanlıklara ve ego bariyerlerine karşı savaşımda yoldaşım ol. Bana armağan olarak verdiğin 'başka insanların mutluluğuyla mutlu olma' özelliğimi unutturma. Bir gün, engebeli bir yolda yürürken düştüğümde herkes elimi bıraksa bile, bana tek başıma ayağa kalkıp üstümü başımı temizleyip o yolu yürümenin azmini ver.  Dünya bu kadar travma ve zorbalık dolu olsa bile bir ağacın gölgesinde otururken sakinleşmeme izin ver. Toprağa her dokunduğumda bana merhametimi yeniden hatırlat ve tıpkı ilk defa ektiğim bahçemdeki domateslerim gibi onu hep büyüt. Kalbim çok kırıldığında, artık atmaz sandığımda bile durup nefeslenirken yanımda kimse olmasa da bana nasıl güçlü durabileceğimi hatırlat.

Yaşattığın ve öğrettiğin her şey için binlerce şükürler, teşekkürler...

30 Haziran 2020

Kendini unutmak.

Telaşlı aylar. Kendimi yakalayıp bir yazının başına oturmayalı epey olmuş. İnsan kendine yazmadıkça kendisini unutuyor.

Geçenlerde umutsuzca ‘galiba hayat böyle böyle geçecek’ diye geçirmiştim içimden. Söylediğime kendimi inandırmamak için epey uğraştığımı da hatırlıyorum. Şöyle bir dönüp yıla bakınca, bir sürü iş seyahati, çoğu sonuçsuz ve herkesin kimseyi dinlemediği onlarca toplantı, tam inandığında ellerinden kayıp giden projeler, sırf iş bilmemezlikten kaynaklı piç olan diğer projeler, hepsinin arasında ‘ben burada ne yapıyorum’ hissinin boğazından kavrayıp seni yere devirmesi...

Ama yere devrilmemeyi öğrendim. Devrile devrile olması sonucu değiştirmiyor. Elimi eteğimi çekip bir köşeye sinmeyi öğrendim. En çok ‘şimdi buna anlatsam ne anlatmasam ne?’ deyip orada harcayacağım enerjiyle kendime kahve yapmayı da öğrendim.

İnsanları olduğu gibi kabullenememe hali geçti gitti. Bunda meditasyonların çok katkısı oldu. Artık herkes her şey gibi. ‘O böyle istemiş demek ki’ sihirli bir cümle. Yangında ilk bunu kurtarırsın kızım.

Bu ara birçok kişisel işi kendime kitleyerek, sürekli bir plan halinde olarak kendimi oyalamaya çalışıyorum. 10 yıldır kullanılmayan yazlık evimizin tadilatıyla başladı, ev neredeyse bitti; sıra kendime orada iki atölye açmaya geldi. Birisi yazma diğeri de beton vazodan mobilya işine kadar zanaat işlerini içeren atölye olsun istiyorum. Alıp başımı gitmek istediğimde, gittiğimde kafamı oyalayacak şeyler olsun. Çünkü hayat böyle böyle geçecek. Kendini oyalayarak. Orhan Pamuk bir kitabında bundan ‘kaba oyalanmalar’ diye bahsederdi. Kendime yetecek kadar oyalansam kafi. Kendimi oyalamayı öğrendim. Bugün öyle yaptım mesela. İşe gitmedim. Kendime dev bir gün ayırdım. Kafam yükseldi, kafam düştü, uyudum, duş aldım, cilt/saç bakımı yaptım, saçlarımın kırıklarını aldım, üniveristeden kalma most wanted cdsi vardı onu kurmayı denedim, serial kodu hallettim derken cracklediğim sandığım şey olmadı. Üstüne gitmedim. Pek çok şey gibi onun da üstüne gitmedim. Üstüne gitmemeyi öğrendim.

Şimdi, geçmişte sevip unuttuğum tüm şarkıları buradan hatırladığım için bloga girip şöyle bir baktım. Birkaç yere gözüm takıldı. ‘Hey gidi neler düşünmüşüm’ dedim. O günlerden bugünlere vazgeçmeyi öğrendim. Hırsımdan, yeri geldiğinde daha ideal bir fikirden, her şeye-herkese yetermişim ve hepsinin derdine koşarmışım gibi hissetmekten bu ve bunun gibi pek çok şeyden öyle zerafetle vazgemişim ki, içim olduğunu sandığım o hislerin gidişini bile fark etmemişim.

28 Haziran 2020

Tarihe not: bir hayalim daha gerçek oldu!

Dedem vefat ettiğinden bu yana geçen 10 yılda hiç kullanılmamış ve neredeyse çürümüş yazlık evimizi geniş ailemiz ile yakın dostlarımız sayesinde 1 ay içinde tadil ettik. İlk defa geçen gece burada kaldık. Burayı son 2 yazdır tadil etmeyi planlayıp yapamadık. Bu yaz da ben isyan edip "haydi gençler!" dedim. Benimle aynı hayali yaşayan kuzenlerim ve canım arkadaşlarım Erdem, Yasemin ve Yasin'in imeceye muazzam omuz vermesiyle 1 ay gibi kısa bir sürede bu evi yuvaya çevirdik. İşler tabii ki bitmedi. Aslında bitmesini de hiç istemiyorum. Her anından farklı bir şey öğrendiğim aşırı güzel bir deneyim. Akan musluk yanlarına silikon çekmeyi öğrendim, bozulan klozeti tamir edemesem de edebilmek için kendimden beklenmeyecek derecede soğuk kanlılıkla girişimde bulundum. Bence bu da çok önemli bir şey.

Şimdi bunları "biz burayı sittin sene tadil edemeyiz" diye kara kara düşündüğüm serin balkondan yazıyorum. Bu kısımdan payıma alacağımı aldım.

Elbette tek başıma yapamazdım. İyi ki bir sürü güzel yol arkadaşım vardı. Hepinize sonsuz teşekkürler. Hep birlikte serin balkonumuzda oturup gülerken gözümüzden yaş geldiği kavuşmaları iple çekiyorum.

21 Nisan 2020

Kendimize kavuştuk.

Koronavirüsle ilgili haber okumayı bıraktım. Zaten çok önemli bir şey olursa mutlaka söyleyen ekip arkadaşlarım var. En son 18 gün önce yazmışım, ev-ofis-market üçgeninde değişen bir şey yine yok. Arada bir sahilde yaptığım bisiklet turu kaçamakları hayatımdaki en büyük atraksiyon. Herkesin payına düşeni hakkıyla aldığını gözlemliyorum. Birbirimizi çok özledik. Ama en çok kendimize kavuştuk. Çünkü her an kendimizi bir yoğun bakım odasında bulabilme ihtimalimiz yapamayacağımız şeyler için güdüledi bizi. Benim mesela birkaç özür dilemem gerekti. Onu yaptım. Beni her gün daha çok üzen bir yolda yürüyordum, yolumu değiştirdim. Çünkü her yol çiçekli olmuyor. Şimdilik çok üzgün, yalnız ama en azından dimdik yürüdüğüm bi' yolum var. "Kendine yaslanan dik yürür" derler.

Her şeye merhamet duyarken kendime karşı o kadar da merhamet gösteremediğimi anladım bu ara. İçim hep parmak sallayarak susturduğum geveze bi' çocukmuş. Küsmüş ve ondan bile haberim yokmuş. Son haftalarda en çok neye dönüştüğümü sorguluyorum. Yaptığınız iş, çalıştığınız insanlar, birlikte olduğunuz adam, arkadaşlarınız sizi sürekli bir şeye dönüştürüyor. Bu olağan. Sanırım olağandışı oluşu dönüştüğünüz "şeyi" ruhunuzun kabullenemeyişi. Tam da bu esnada bize neye dönüştüğümüzü anlatacak olan susturduğumuz içimiz oluyor. Sonrası içimizle dar alanda içli konuşmalar...

02 Nisan 2020

Hiçbir şey eskisi gibi olmasın.

'Bugünler de geçecek' diye umutlu başlamak isterdim. Panik seviyesi yükseliyor, dikkat etmediğimiz her an /her durum sonra büyük pişmanlığımız olabilir. En çok bundan korkuyorum. Bugün, yürüdüğüm sokakta pencerelere yapıştırılmış gökkuşağı resimlerini gördüm. Evin çocukları boyamıştı geçen günlerde. Hepsi asmış, ben bizim sokakta 9 tane saydım. İçimin umut dolması gerekirdi ama sanırım psikolojideki tetikleyici unsur benim için gökkuşağı resimleriydi. Ellerim o zaman titremeye başladı, sonraki 5 saat daha titreyecekti. Tam da son resmi sayarken ağlamaya başlayacaktım, sonraki birkaç saat daha hem ağlayıp hem yürüyecek soluğu markette saç boyası rafında alacaktım. Elveda turuncu saç. Kötü günlerde kendim için elimden gelen en etkili şey sanırım saç boyamak. Her defasında daha kötü bi' renge boyamak hem de. Aferin kızım yine bok gibi oldu. Bravo! 

Kendimi geçtim, sevdiklerime bir şey olacak diye aklım çıkıyor. 54 yaşındaki annemi 12 gün evde tam anlamıyla 'zorla' tuttum. Bu sabah ben uyanmak üzereyken kaçıp ilaç yazdırmak için sağlık ocağına gitti. 'Bu süreçte ben anneyim, sen çocuksun ve sokağa çıkmana izin vermiyorum; sen de vermezdin bazen' demiştim. Annemi bu kadar erken anlayacağım hiç aklıma gelmezdi. 

Sadece doğru ve bilimsel olduğuna inandığım kaynaklardan haber takibi yapıyorum, lütfen siz de öyle yapın. Sosyal medyada da işim harici vakit geçirmemeye çalışıyorum. Özellikle annelerimiz bu konuda çok tehlike altında. Biz bir şekilde araştırmasını yapabiliyoruz ama canımız ebeyenlerimiz dolaşımdaki yanlış bilgileri yeniden dolaşıma sokabiliyor. Üstelik inanarak! Bahsettiğim kaynaklardan ve bugün sağlık bakanının açıklamalarından harmanladığım sonuç, bu durum büyüyecek. Ben açıkcası artık 'Bana veya bir yakınıma olursa ne olur, neler yaparım?' kısmını düşünmeye ve planlamaya başladım. Kendim de bir taşıyıcıymışım gibi mümkün mertebe kendimi her şeyden uzak tutmaya çalışıyorum. İşim gereği halen kalabalık ortamlara giriyorum ama çevremde bu konuda bilinçli olan insanlarla çalıştığım için şanslıyım. 

Yine aynı meselelerle ilgili yazdığım son yazıyı 'her şeyin normale dönmesini sabırsızlıkla bekliyorum' diye bitirmişim. Artık hiçbir şeyin normale dönmemesi gerektiğine inanıyorum. Bu zamana dek bildiğimiz her şey zemininden sarsıldı. Yeryüzü bir nevi insanlığı sınıyor. Bu aşamada toplumun ve siyasetin de ikiyüzlülüğü sınanıyor. Çok zarar verdik; hep basit insanlık hevesleriyle talan ettik, kibire düştük; bir şekilde doğa ve insanlık vicdanı ile olan yolumuzdan saptık. İşte bu yüzden ne olur dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmasın.

04 Ocak 2020

2019 yılı Z raporu.

Bunları 4 gün sonra yazabilmek için vakit bulmam aslında 2019'un özeti. Kendime not düşermişim de hep, 2018'i atlayıp 2019'a bağlamışım. Üniversitedeki blok dersler gibi. 

Çok çalışarak geçen ve bazen neden bu kadar çok çalıştığıma anlam veremediğim yıllar. 2019 da bundan nasibini aldı. Yine şaşırtmadı. Gazeteden ani istifa edişim hariç. Hayatınızın bi' döneminde mutlaka istifa edin, çok rahatlatıyor. Zaten 2019 için de radikal değişimlerin, kararların yılı olacağı deniliyordu. Pek de fazla inanmayarak bilinçaltıma atmışım bu bilgiyi ama 2019'dan ben de nasibimi aldım. Çevremdeki birçok kişi de. 2020 için ne diyorlar bilmiyorum ama, yılın son döneminde 2019'un o şarkıdaki gibi 'Kötü insanları tanıma senesi' olduğunu keşfettim. 2020, bu kötülüğe karşı iyiliği büyüterek mücadele etmekle geçecek bundan eminim. Bir de hayattan alacağım varmış gibi yaşamamak gerektiğini çözdüm bu sene. Bu benim için havuz problemi gibi bi' şey. Bundan sonrası biraz kolay oldu. Sanırım bir yaştan sonra kendine dönüyor insan. Eksikleri gözüne daha çok batıyor. 2020 bunları tamamlama telaşıyla geçecek benim için. (Akademiye göz kırpış: Nerede kalmıştık balım?) 

Herkese nasip olmaz keyif aldığı bi' işi yapmak, bana bu şans ikinci kere güldü. Bunun için sonsuz kere şükürler olsun. İlkini iyi kullandığıma inandım hep, -en azından bu konuda samimiydim- bunu da öyle yapacağım. -Hala çok samimiyim- Üstelik bu defa daha büyük idealler, daha fazla sorumluluk, bir kentin geleceği ve o kentte yaşayan insanların mutluluğu var. Bu aşırı heyecanlı bi' şey. Tıpkı önceki gibi yine canım ekibimle hayata geçirirken büyük keyif aldığımız bir sürü projemiz var. Bizi güçlü ve dayanışma içinde kılan da bu heyecanımız. En güzeli de, yalnızca kendi geleceğimiz değil; koca bir kentin insanlarının geleceği için hayallerimiz var. Her yılın bir öncekinden daha kötü olacağına önyargım 2019'da biraz kırıldı. Bu da 2020'ye olan beklentiyi yükseltti.  

Siz neler planladınız bilmiyorum ama ben sevdiklerime daha çok sarıldığım, kalabalık masalarda birlikte daha çok kahkaha attığım, her birinin derdine koştuğum, elini tuttuğum, bu zamana kadar ne kadar kırıldıysam/ kırdıysam hepsini sevgi sayesinde tamir edeceğim, bol bol üreteceğim, ürettiklerimle de insanları mutlu edebileceğim bir yıl diledim kendime. Sanırım 'hayat' dediğimiz şeyin tamamı da bu aslında. Şimdi zaman sıfırlanmış, bildiklerimiz kalmış ama acılarımızın hepsi geçmiş gibi, zaman bize pişman olma fırsatını vermeden çok sarılalım. 

Mutlu yıllar, hikayeniz hayal ettiğiniz gibi olsun. :)