21 Nisan 2020

Kendimize kavuştuk.

Koronavirüsle ilgili haber okumayı bıraktım. Zaten çok önemli bir şey olursa mutlaka söyleyen ekip arkadaşlarım var. En son 18 gün önce yazmışım, ev-ofis-market üçgeninde değişen bir şey yine yok. Arada bir sahilde yaptığım bisiklet turu kaçamakları hayatımdaki en büyük atraksiyon. Herkesin payına düşeni hakkıyla aldığını gözlemliyorum. Birbirimizi çok özledik. Ama en çok kendimize kavuştuk. Çünkü her an kendimizi bir yoğun bakım odasında bulabilme ihtimalimiz yapamayacağımız şeyler için güdüledi bizi. Benim mesela birkaç özür dilemem gerekti. Onu yaptım. Beni her gün daha çok üzen bir yolda yürüyordum, yolumu değiştirdim. Çünkü her yol çiçekli olmuyor. Şimdilik çok üzgün, yalnız ama en azından dimdik yürüdüğüm bi' yolum var. "Kendine yaslanan dik yürür" derler.

Her şeye merhamet duyarken kendime karşı o kadar da merhamet gösteremediğimi anladım bu ara. İçim hep parmak sallayarak susturduğum geveze bi' çocukmuş. Küsmüş ve ondan bile haberim yokmuş. Son haftalarda en çok neye dönüştüğümü sorguluyorum. Yaptığınız iş, çalıştığınız insanlar, birlikte olduğunuz adam, arkadaşlarınız sizi sürekli bir şeye dönüştürüyor. Bu olağan. Sanırım olağandışı oluşu dönüştüğünüz "şeyi" ruhunuzun kabullenemeyişi. Tam da bu esnada bize neye dönüştüğümüzü anlatacak olan susturduğumuz içimiz oluyor. Sonrası içimizle dar alanda içli konuşmalar...