10 Ağustos 2022

Ağustos böceği Z.

Tüm 'drama queen'liğimi kuşanıp ofise döndüm. Toplantı bağımlısı birtakım bürokrat adamlara x işin neden öyle yapılamayacağını, y işin sorumluluğunun benim birimimde olmadığını anlattım. Rutin şeyler benim için ama bazı zamanlar daha zor geliyor. Dizimdeki yara halen acıyor. Başarısız bi' seçimle pantolon giydim ama giymeden önce de aşırı zeki olduğum için 'yara pantolona sürünüp acır ben pansuman yapayım' dedim evden pansuman yapıp çıktım ama daha da çok acıttı. Ofiste pansumanı çıkardım o zaman daha da çok canım acıdı. Haliyle bu acı döngüsü asabımı bozdu. Yeniden pansuman için kurum doktoruna gittim. Doktor yarayı görünce, "Yok yok sende bi' şeyler var" dedi. "Nasıl yani?" dedim. "Sürekli başına bi' şeyler geliyor, bence nazar" deyince ağlayasım geldi de dişlerimi sıktım. Arveles sevdiğimi bilen canım hoca "İkisini birden iç" diye elime ilaçları tutuşturdu, odadan çıkarken pansumanlıyken de bacağım yine acıyordu. 

Dün gece hiç uyanmadığım kadar uyandım. İki defasında pencerenin önünde boş boş durup "Ben şimdi ne yapacağım?" hissiyle bekledim. Neyi nasıl yapacağım değil, genel olarak ne yapacağımla ilgili müthiş bi' kafa karışıklığı. Bunları da sıraya koymak için yazacağım. Birkaç aydır beni tatmin eden bi' şeyler üretemiyorum. Bir iş bittiğinde içime gelen "Oh be ne güzel oldu!" şenliği de olmuyor. Aksine elimden neredeyse her iş, "Bok gibi oldu ama daha fazlası da olamıyor" diyerek çıkıyor. Halen gazetede olsam altına adımı yazmak istemeyeceğim işler kimi zaman üstelik. Haftanın çoğunu 'writer's block' bunalımıyla geçirip huzursuzluğuma huzursuzluk ekliyorum. Daha önce de bu tip dönemleri sık sık yaşadım. Ama kendi kendine bi' şekilde geçti, yeniden üretmeye başladım ve daha kısa periyotlarda oldu. Galiba bu defa zamana yayıldığı için kendimi ayrıca bunaltıyorum. Bazen acaba fikir üretmeyi içermeyen bi' mesleğim olsaydı daha mı az sancılı zamanlarım olurdu diye düşünüyorum. Üretirken hayatındaki hiçbir gelişmeyi yok sayamıyorsun. Çünkü seni onlar besliyor. Aynı şekilde tüketiyor. 

Bu yılın başında bi' Avrupa Birliği projesinde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Konu alanımla ilgiliydi ve projenin ortaya koymaya çalıştığı rapor da çok değerliydi. Yılın ilk yarısında gerekli eğitimleri, planlamaları yaptık ve hedefleri ortaya koyduk. Şahane akademisyenlerle çalıştık. Ağustos ayında projenin en önemli kısmına geçtik. Elimde incelemem ve kodlama yapmam gereken 2 bine yakın haber var. Haberleri okuyup daha önce belirlediğimiz 41 satırlık maddeyi haber içeriğine göre tek tek kodlayacağım. Kodlama kısmı kafama bi' türlü oturmadığı için başlamak içimden gelmedi. Anlamak istemedim belki o an bilmiyorum. Böyle durumlarda bi' şeyi yapamıyorsam olduğu gibi bırakırım, kendimi darlamam. En fazla bir saat sonra temiz kafayla geri dönerim ve tıkır tıkır yaparım. Ama buna geri dönemedim bi' türlü. Dün proje grubundan bi' arkadaş "Son 90 haberdeyim" deyince fenalık geçirdim. Sonra hemen plan yaptım: Perşembe-cuma ofise gitmem, zaten bacağım acıyor. İki günde hallederim hepsini. Gündüz proje grubundan arkadaşa yazıp kodlamayla ilgili yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim. Yazdığım anda müsaittim konuşabilirdik ama o uyuyormuş. O uyandığında da ben müsait değildim. Akşam ararım dedim ve canım hiç aramak istemediği için aramadım. Eminim çok çok basit bi' şeydir ama anlamak istemediğim zaman cidden anlamıyorum, beyin her yeni bilgiye bloke koyuyor. (Kıza aramayacağımı yazmayı şimdi akıl ettim. O da aramamı bekliyormuş. Aşırı utanıyorum, aşırı.) 

Peki tüm bunlar olurken ben n'aptım? İki gün önce yeni bi' projede çalışmayı kabul ettim. Ricasını kıramayacağım bi' arkadaşın isteğiyle birlikte çalışmak isteyen mimarla bir kahve içtim. Projesini dinledim. Enerjisini ve vizyonunu çok sevdim. Zaten üzerine çalışacağımız yapıyı önünden geçerken görmüştüm ve cidden etkilenmiştim. Beni sonra şantiyeye götürdü ve eserin detaylarını anlattıkça daha çok sevdim. Mimariye olan ilgimi de göz önünde bulundurursak, üretmek için biraz teknik okuma yapmam gerekse bile zevkle hallederim dedim. Bana yeni şeyler katacak diye. Mimar beye bi' proses çizdim. Yapması gerekenleri, ondan istediklerimi anlattım. Son dönemdeki halimi göz önünde bulundurarak bi' şeylere odaklanma ve üretememe sıkıntısı yaşadığımı açıkça söyledim. Bazen kendisinin de yaşadığını çok iyi anladığını söyledi. Her zamanki tavrı mı bilmiyorum ama o da biraz panik, kıpır kıpır ve dikkati dağınık gibiydi zaten. O yüzden direkt "Siz de yoğun görünüyorsunuz, ikimizin de kafa olarak sakin olduğu bir zamanda tekrar görüşelim" deyip 15 gün sonrayı önerdim, kabul etti. Bu sürede ben biraz teknik okuma yapacağım, o maddelediğim konularda çalışacak. Onun çalışacağından eminim de benim okuma yapacağımdan pek emin değilim şu an. Projeye olan heyecanım maksimum yarım saat falan sürdü çünkü. Normal şartlar altında olsaydı o heyecanla daha o geceden bi' şeyler okumaya, not almaya başlardım. 

Şimdi böyle yazınca aslında çok da bi' şey yok. Ben kaosa dönüştürüyorum. Sürekli şikayet ediyorum ve aslında bundan da nefret ediyorum. Ekibimdeki arkadaşlarıma şikayet ettiklerinde kızardım, sorunla/şikayetle değil bi' kere de çözümle gelin diye. Şimdi yürüyen bi' şikayet kutusuyum resmen. Bundan çok daha çetrefilli projelerde, üstelik daha yoğun olduğum dönemlerde çalıştım bi' kere of demedim. Ama şimdi resmen beynim çalışmıyor. Daha önce yaptığım, başardığım her işe yabancı gibiyim. Acaba devcileyin bi' Ağustos böceğine mi dönüştüm de haberim yok? Başka türlü açıklayamıyorum maalesef.