Son 6 gündür en baskın duygum utanma. Ölesiye bir utanma hem de. En iyi bildiğim dilde bile anlatamam bu hissi. Öfke var bir de. Dişlerimi kırmamak için atkımı, montumu ısırıyorum bazen. İçimin fokurdadağını hissediyorum çoğu haberde, fotoğrafta, videoda. Aklıma sadece öfkelenmek geliyor başka bir şey değil. Çaresizlik var bir de. Hayatın hala akıyor oluşuna da isyan. Hepimiz bu kadar çaresizken durmalıydı aslında zaman. Bir baba, ölmüş kızının elini enkazın altında bırakamadığında. Nice eşler, çocuklar, anneler, babalar enkaz başında sonsuz acıyla yakarırken bitmeliydi her şey. Bir çocuk enkaz altında soğuktan donarak öldüğünde bir kere daha yer yarılmalıydı, bu kez kimse kalmamalaydı geride. Belki acılarımız eşitlenirdi....
Şimdi suyumuza gerçek nefret karıştı. 99 depreminde çocuktuk. Çocuklar masumdur bu kadar nefreti taşıyamaz çünkü. Şimdi o zaman olmayan sosyal medya sayesinde her aşamasına tanık olduk. Kimisi kalamadı odasında, evinde kalktı bölgeye gitti. Belki O'na son mesajım "Seni seviyorum" olacaktı... Kimisi bir belediyenin deposunda yardım kolisi hazırladı. Ama attığımız her adım nefretleydi. Ben acıdan çok nefretimden ağladım. Bu nefreti nereye koyacağımı bilmediğimden bir deniz kenarında ağlaya ağlaya "Çok ağır!" diye bağırdım.