Çekmek istediğim fotoğrafların olması heyecan verici. Geçen Cumartesi kalkıp saathane bölgesini dolaştım. Gazetedeyken diğer ajanslarda veya gazetelerde çalışan hepsi erkek gazeteci arkadaşlarımla oralarda çok vakit geçirmeye başlamıştım. Çünkü o bölgede bir basın açıklamasına gideceksek öncesinde veya sonrasına bir çay ocağında oturulup çay içilirdi. Ben de onlarla birlikte çay ocağında oturup dedesiyle camiye gelmiş çocuk gibi oralet içerdim.
Oraya gide gele o bölgenin telaşının kendine has tadını yakaladım. Buna "Pürtelaş" dedim, tam o kelimeydi. Bu telaşa kapılmak hoşuma gidiyordu. Bazen saat kulesinin altınaki havuzun hemen önündeki banka otururdum. Kalabileceğim en sabit halde kalıp çevremdeki koşuşturmacayı izlerdim. Bazen önümden içinde toplu iğneden televizyon kumandasına don lastiğinden random numaralı gözlüklerin olduğu tezgah geçerdi, bazen yan masadaki adam gazeteden benim haberimi okuyor olurdu, çaycı Şaban abi ara sıra gelip siyaset konuşurdu, içeriden sağlam kaynaklardan aldığı bilgileri bir çırpıda anlatıp görevini ifa ederdi. Bütün sahada olan gazeteciler Şaban abiyi tanırdı. Çay, şeker zam haberi yapan Şaban abiyi kullanırdı haber fotoğraflarında. Fotoğraflarda Şaban abi kavanoza çay paketini döküyor, çay kazanının önünde çay dolduruyor, çay tepsinini elinde tutuyor. Böyle bir sürü fotoğrafı vardı elimizde. O fotoğrafları çekerken de aşırı eğlenmiştik. Bir sürü fotoğraf makinası karşısında Şaban abi şakalar komiklikler yaparak cıvımıştı.Böyle güzel anlar yaşadığım bölgeye daha çok hakim oldum zamanla. En çok Büyük Cami ilgimi çekiyordu. İnsanların belli bir nizam içerisinde bir şey yapıyor olması çok büyüleyiciydi. Cuma günleri caminin içi, avlusu dolduğu için çevresindeki sokaklarda da küçük topluluklar namaz kılardı. Saat Kulesi-Subaşı arası Cuma saatlerinde yürüyüp fotoğraf çekmeye ve cenaze namazlarına katılmaya alıştım. Herhangi bir siyasiyi izlerken gitmek zorunda olduğum cezane törenlerinde de gözlem yaptım. Sözlükte mi yoksa burada mı yazdım bilmiyorum ama çektiğim halde filmin yanmasıyla göremediğim bir cenaze sırasında çektiğim o fotoğraf içimde hep yara kaldı. Ben de yeni bulduğum or-wo pan 400 black&white filmiyle ve cananavar f301'imle ikindi namazına denk gelecek halde camiye gittim geçen hafta işte.
Ama cenaze yoktu. Biraz buna üzülmeli miyim sevinmeli miyim onu tartıştım içimde. Ama işte neticesinde zaten ölecekmişse de Cumartesi günü ölseymiş, gibi şeyler söyledim kendime kendime. Tövbeler olsun neler diyorum böyle. Caminin içine ilk girdiğimde gözüm o gün cenazesi olan merhumun/merhumenin adı ve hangi vakit namaz kılınacağının yazıldığı cenaze panosuna takıldı. Böyle bir şeyin olduğunu ilk gördüğümde çok mantıklı gelmişti. Düğünlerde de böyle bir sistem var ama o neden şaşırtmıyor da bu şaşırtıyor anlamıyordum. Tablonun birkaç fotoğrafını çektim. Çekerken de "Acaba benim adımı yazarlarken yanlış mı yazarlar?" gibi yine ultra saçma şeyler düşündükten sonra da "Öeaah yeter artık kızım çık şuradan dışarı artık" deyip caminin arka kapısından kendimi atınca zaten Şaban abinin çay ocağının olduğu sokağa düştüm. Hadi gideyim bi oralet içeyim eski günlerdeki gibi diye o kalabalık caddeye attım kendimi.
Şaban abi beni görünce şaşırdı, sevindi, kızdı...."Abi bana bi' oralet verir misin?" deyince coşa gelip "Oralet değil sana dükkan feda" diyiverdi oraletimi yaparken. Şaban abi her yönüyle bildiğimiz gibi. Yine siyasetle ilgili çok değişik kulis bilgilerine ulaştım sayesinde. Sonra biz depremden konuşurken, yan tarafta oturan beyaz saçlı aşırı gergin bi' amca "Yarın Tokat'ta deprem olacak" dedi. Şaban abiyle patlamalı güldük. Ya nasıl bilicen, öyle bir şey yok derken adam "Ben her gece 12-2 arasında bilim çalışıyorum, fizik çalışıyorum" deyince anladım amca bambaşka bir manyak. Sonra konuşunca mizah gücü aşırı yüksek, mizahı da ciddiyetle yapan bir amca gördüm. İnanılmaz komik, son zamanlarda en çok güldüğüm sohbetlerden birini ettik. Yanında bir arkadaşı daha vardı, bizim bu mizahşör amca kalkıp bi' yere gidince konuşmayı devraldı. Yine depremle ilgili bir şeyler anlattı. "Ben inşaatçıyım" dedi, söylediği her şeyin altının destekli olduğuna imza attı. Sonra bana kartını verdi. "40 yıllık tecrübeyle" sloganıyla zaten kalbimden vurdu. Elektrikçi, inşaatçı, su tesisatçısı, badanacı, kalorifer peteği temizleyicisi ve böyle iki sıra daha var. Ustaya şunu yapıyor musun? Bunu tamir ediyor musun? gibi mini bir sınav yaptıktan sonra "Atakum'a da geliyor musunuz?" diye soruverdim. "Abla yolun olduğu her yere gelirim" dedi.