Bir süredir bayramları yaşlı duygusallığıyla geçiriyorum. Ailemizin bir arada olduğu bayramlar bayrammış gibi geliyor sadece. Annemin dünyadaki tüm pidecilerden daha güzel yaptığı kıyma içiyle evin çaprazındaki Derya Pide'de çıtır çıtır pişmiş, üstünde ideal oranda tereyağ gezdirilmiş kıymalı pidenin ardından abimlerle ya benim odamda ya da onların odasında ayarsız enerjili geyik yaptığımız o sabahlar bayrammış bence zaten. Geyiğin ardından alınan ortak kararla tatlı bi' telaşla bayramlıklar giyilir, saçlar yapılır, parfümler sıkılır... Sonra her şey tamken, annem ve babam karşılama komitesi gibi salonda bekler biz de sırayla ellerini öpüp bayramlaşırız. Birkaç saniye durup babamın elini cebine atmasını bekleriz. Üçümüze eşit olmayan bayram harçlıklarını verir, "Hadi çıkalım o zaman" der... Tüm ailenin bayram kahvaltısı sonrası toplanma alanı olan dedemin evine gideriz sonra. Babannemin müthiş yaprak sarmaları, su böreği... Kimse o kadar kıymalı yememiş gibi yeriz hepsini. Amcalar, halalar, enişteler, kuzenler, kuzen eşleri, çocuklar derken evin her odasına yayılır o bayram sevinci. Sonra dedem mutfaktaki koltuğunda oturup sigarasına sigara ekleyerek içer. Biz kuzenlerle koltuğu dibine yere sıkışırız. Dedem bi' şeyler anlatır; bazen güleriz, bazen şaşırırız, bazen de korkarız ama dedemizle hep gurur duyarız.
Dede evinde tamamlanan kafile azıcık yürüme mesafesindeki dedemin kardeşi olan, ama bizim de dedemiz gibi büyütüldüğümüz ikinci dedemizin evine gideriz. Ayrıtten ikinci dedemizin mizah yönü aşırı kuvvetli olduğu için onu da çok başka severiz. Diğer dedenin evinden kahkahalarımızı bu dede evine taşırız. Sonra biz kuzen kafilesinden akşam tekrar buluşup oturmak üzere randevulaşarak ayrılırız, ananeme doğru yola çıkarız. Eğer yazsa çocukluğumun geçtiği bahçeden incir veya dut toplarız. Büyük demir ve gıcırtılı mavi salıncakta yarın yokmuş gibi sallanırız. Kışsa salondaki kuzinanın yanında oturup kestane yeriz. Bir sürü tanımadığım teyze gelir, ananemin arkadaşları. Hepsi bana sen Fatoş'un torunu musun der, "Evet" derim, "Ayy kocaman kız olmuşsun" şaşkınlığı yaşarlar hep. Bence konunun benimle ilgisi pek yok, kendi geçip giden yıllarını fark ederler sadece.
Bu rutinde yaşadığım en son bayram hangisiydi bilmiyorum. Bilseydim ne yapardım onu da bilmiyorum. O kadar eminim ki o evlerde buluştuğum, sarıldığım, gülüştüğüm herkesin son gün olduğunu bilmeden yaşadığı bir bayramı vardır. O günü bilip her şeyi kabullenen o vakur halimle "O gün bitmiş bayramlar" derdim belki.
Yukarıdaki paragrafın sonlarındayken daha önce o evlerde kaç kere sarıldığımı bilmediğim kuzenim Bahadır aradı. Üzgün olduğumu sesimden anladığı için önce "Uyuyor musun?" sonra "Neden üzgünsün?" kült sorularını sordu. Ardından ona ağlamaklı halde eski bayramlarımızı hatırlattım, sesi güldü. "Oyy oyy kıyamam" diyerek avutmaya çalıştı. Dedemin sürekli balıkçı anılarını anlattığını, balık dünyası sayesinde bizimle uzaktan yakından alakası olmayan konuları dedemizden hayranlıkla dinlememiz hakkında kısa bir gülüştük. Sonra ben ağlamaya başladım. "Yine kuzenler falan bir araya geliriz" diye avutmaya başladı. Sonra ben keşke dedem ölmeseydi deyip ağlamanın şiddetini ikiye katladım. Azıcık sakinleştiğim bir noktada Bahadır, büyük laf eden bürokrat duruşuyla "Büğüyümüz kalmadı kuzen, çünkü biz büyüdük" dedi. Patlamalı güldüm.