23 Mayıs 2023

"Hiçbir şey rastgele değildir"

Spritüalizme dalış yaptığımda kafamda ilk oturan evren kuralı hiçbir şeyin rastgele olmadığıydı. Canım Birhan Keskin de o şiirde üzerine basa basa söyler hatta. "Hiçbir şey rastgele değildir..." Son dönemde yaşadığım her şey bir kere ve bir kere daha kanıtlıyor bunu. Hepsinden ibretimi alıp köşeme çekiliyorum. Genelde felaketlerden kıl payı kurtulmalı bu maceralara her defasında hayata yeniden ve yeniden bağlanıyorum.  

Sonuncusunu bu sabah yaşadım. Günlerdir evrene negatif yaymaktan dengem bozulmuş, azıcık neşem yerine gelir belki diye Padişahım'ı dinliyorum bisikletle azıcık da hızlı giderken. Güzergah aynı, nereden araba çıkar iyi biliyorum ama tam da tehlikeli yere başka arabalar park edildiği için geleni de göremiyorum. Azıcık hızımı düşürüp viraja girdim ama virajdan da benim çıktığım sokağa benden görece yavaş arabayla kafa kafaya geldik. O durdu ben duramadım. Frene sert basınca yerler de ıslak, tekerlek de tutuşu zayıf olunca arka teker sürüklemeye başladı. Yere doğru yan yatınca kendimi bisikletten attım. Bisiklet de iki metre kadar bireysel sürüklemeye devam etti. Muhtemelen bisikletten kendimi atmasaydım, bisikletin altında ben de sürünecektim. Artık yere nerem yaralanırdı bilmiyorum. Son dönemde böyle korktuğum bir an yaşamadım sanırım. Kalbim göğüs kafesimde attı güp güp güp, bir an sandım ki ağzımdan çıkıp gidecek öyle. "HASİKTİR BE" dedim içimden "Bİ DE ŞİMDİ PANİK ATAKLA UĞRAŞ" Adam pencereyi açıp "İyi misiniz?" falan diye sordu. Suçlu olan bendim. Ne diyebilirim ki? Çemkiremem de... Viraja öyle hızlı girilmez kızım çünkü. Bir de 3 ay önce değiştirdiği tekerleklerin yol tutuşunun zayıf olduğunu, yağmurlu havalarda aşırı kaydığını da biliyorsun. Defalarca minik ani frenlerde bile arka teker savrulunca azıcık korktun da, hatta tekerlerinin kaydığını defalarca arkadaşlarına söyledin ama gidip değiştirmedin. 

Ofise gittim ama yüzüm mahkeme duvarı. Ekip bir boklar olduğunu anladı tabii hemen. Bir su içip şoku atlatmaya çalıştım ama olmadı. Tüm günüm de aynı şokta, keyifsizlikte ve negatif halde devam etti. Sonra durduk yere bi' şükür geldi. Ama nasıl bir şükür anlatamam. "Hiçbir şey tesadüf değildir!" dedim yine, bu kez daha da inanarak. Canımın hiç değeri yokmuş gibi savrulup durduğum son günlerde beni omzumda tutup sarsan kazaya neredeyse teşekkür edecektim. 

Son bir şey kaldı. Ondan da tam manasıyla kurulduktan sonra eski enerjimi gelip beni bulacağını, ritmi gittikçe artıracağını ve yine keyifli, mutlu olduğum günlere kavuşacağım. Şimdilik bir deniz kıyısında, kumsala yakın bir masada sıraya koyuyorum her şeyi...

15 Mayıs 2023

Depresyon hırkasıyla ikinci gün.

İki gündür beni sigara yakmaya motive eden iki şey var: İlki, ağlamamak için; ikincisi, ağlıyorsam susmak için. Ama ayıp artık böyle bu kadar çok acıyor muydu? E ama bu çok değişik bi şekillerde ağrıyor, hiç bilmiyorum ki ben bunu. 

Depresyon hırkasıyla ikinci günüm. O kadar ağlamışım ki gözlerim kıpkırmızı ve şiş. Dudaklarım çatladığı için gözyaşı dudaklarıma inince fena acıtıyor tuzlu tuzlu. Bir tur da bu kadar kötü görünmeme ağladım. Üzüntümün boyutunun bu olacağından haberdar değildim. Bu defa da ben gafil avlandım. 

Cansu dün çikolatalı cheescake yemeye çıkardı beni. Bana değerimi hatırlatıcı tokatlar atarak kendime gelmem konusunda baskı yaptı. Arabadan inmeden önce "Gidip, yanıma bir rulo tuvalet kağıdı alıp ağlıycam" dedim. İnerken arkamdan bağırdı, "Tamam bi rulo bitene kadar ağla, daha da ağlama!" 

Akşam da Ecem acil durum müdahaleyi üstlendi. Geri planda da bipolardaşlığımıza dair minnoş bi' sohbet de sürüyordu. O çok başka yerlerden görüp şakkk diye gurumun ne fena incindiğini anladı. "Ben de aynı yerden kırılırdım" dedi. Pamuğa sarıp sarmaladı. Bilimsel fetvasını da vererek bilişsel davranışçı terapi önerdi. Gitti. 

O kadar ağlamamın tek anlamlı yanı ağladıktan sonra çok güzel uyunması. Zaten birkaç saat uyuyacağım, sabah 5'te kurumsal hesaptan tweet atacaktım. İki telefonun da saatini kurdum uyudum. Ama huzursuz uyku böyle, tatlı değil. Kendimi sakinleştirememişim. Uyanış da aynı tatsızlıkta oldu. Hemen tweetimi yazdım. Ancak buranın güneş doğuş saati 05:18'di, tweeti de tam o saatte atmak istedim ama elimde diğer telefon varken saati kaçırdım 05:19'da attım. Bir de buna mı ağlayalım?

Sonra biraz gündeme baktım, uyumaya çalıştım uyuyamadım. 07.30 oldu saat. Dedim, "Kalk kızım oy kullancaz" komutu salisesinde aldım kalktım giyindim. Temiz bahar havası, güneş. Ağlamaya başladım. Ama sebebini tam çözemiyorum, bir tık ürkek yaklaşıyorum kendime. Diyaframdan nefes ala ala kendimi sakinleştirmeye çalıştım, bu defa başardım. Okul evin 100 metre ilerisinde sadece. Kapıda benden önce gelen iki bekçi dışında kimse yoktu ilk önce. Sonra birden doluştular. Koridor tıklım tıklımdı. Bir de dün gece bu ülkenin yarısından fazlası heyecandan uyuyamadı. Sonra sıra bana geldi. Elim titredi kimliği verirken. Pusulayı ve zarfı aldım bir adam şu kabin boş hanımefendi dedi, oraya geçtim. Pusulaları açıp serdim. Kim nerede diye bakarken ağlamaya başladım yeniden. Ağlaya ağlaya bastım mührü.

07 Mayıs 2023

SORUN YOK BEN İYİYİM.

Bütün gün havanın kararmasını bekledim çünkü dolunay vardı. Kendime sahile uzanıp battaniyenin altında kıvrılarak dolunay izleme keyfi yaşatmaya karar vermiştim. Mutlaka yastık da götürecektim. Öyle de yaptım. Bilerek hemen yatmadım. Oturdum ve o otururken bazen gelen şöyle bi' uzanayım hissini bekledim. O zaman daha tatlı olurdu. Neyse maalesef tatlı olmayan şeyler de vardı dolunayın olmaması gibi. Daha doğrusu doğudan doğacağından eminim ama doğu neresi ondan emin değildim. Pusula açıp bakmaya çalıştım ama olaylar gelişti. Dikkatim dağıldı yıldızlara baktım uzun uzun işte. İyi ki dağılmış. Kendimi gökyüzüne bıraktım. Bulutların hareketini takip ettim, gözleriminin önünden yavaşça süzülüp geçtiler. O kadar sabit durabildim ki dünyanın dönüşünü hissettim. Bu hissi hep muhteşem bulmuşumdur. Herkesin bu anı yaşamasını çok isterdim. 

Bu kadar mutlu olmam toplumsal sorun bile olabilir çünkü dediğimde aynı zamanda "En fazla ne olabilir ki?" diye olasılık düşünüyordum. Geneli gözüme fener tutulmasıyla başlıyordu. Kimi güzellikle çözülüyor kiminde atara bağladığım için azıcık sıkıntı yaşıyorduk ama çözüyorduk. Polis telsizini duyar duymaz hafiften kalkmaya başladım. Ben de sizi bekliyordum demedim tabii memur beylere. Döndüğüm anda gözüme fener tutulacak diye temkinli kalktım ama şaka gibi, tutmadılar. Bu aynı anda "SORUN YOK BEN İYİYİM" diye bağırırken kollarımı delicesine sallamamla alakalı olabilir bence. Bir polis önde diğeri arkada geldiler ama çok da yaklaşmadılar. Bağırmadan anlaşamayacak seviye işte, az uzak. Benimle konuşan memur beyin yaklaşımı çok tatlıydı, "Abla iyi akşamlar, gördük de geldik iyi misin?" dedi. Yani şimdi ne denir ki bu soruya? Kafamda bir sürü akıp giden olay sen bana diyorsun ki "İyi misin?, "Ayıpsın, fevkaladeyim!" demek isterdim Farazi V Kayra'nın o şarkısında dediği gibi.  

Memur beylere iyi olduğumu ve sadece uzandığım için ceset paniği yapmamaları konusunda inandırdıktan ve memurun bana en az 12 kere abla demesinden sonra iyi geceler deyip ayrıldılar. Zaten tabii ki öyle olacaktı. Çünkü benim sahilde güvenle uzanabilmem için siz varsınız gibi çirkefliklere girebilmem de çok mümkündü ama kendi keyfimi kaçırmaya niyetim olmadığı için piremses iletişimi kurdum. Sonra orada yatmaya devam ettim. Birçok şeyi çözemedim yine belki ama kendime yeterince sarılarak çözebileceğim umudunu bıraktım kollarıma. 

Uzaktan polis telsizi sesi geliyordu bazen biraz biraz. Muhtemelen onlar için sık sık kontrol edilmesi gereken şahıs olmuştum. Battaniye yastık falan getirmiş, uzanıyor gökyüzünü izliyor öyle kumsalda. Acaba telsizde anons geçerken benim için "sahilde yatan bayan" tanımlaması yapmışlar mıdır? "4442 sahilde yatan bayan gitti. Tamam" gibi anonslaşmalar olmuş mudur? Ayrıca gittim evet. Çünkü artık izlendiğimi biliyordum.

Kendime kastım mı var?

Aslında bu konuya gelmeyeyim diyorum ama hep geliyorum. Aklıma gelir gibi olduğunda hemen kendi içimde konuyu değişiyorum. Az önce hiç gereği yokken birden kalkıp cilt bakımı yapmaya başladım. Önce bi mükemmel temizledim. Tonik sürdüm hemen bebek gibi oldu. Üstüne serum sürdüm, ipeksi oldu. Nemlendirici sürmedim çünkü o kremi tam olarak sevemedim. Böyle sever gibi olduğum bi tatlı heyecanlandığım anlar oluyor ama sonra mutlaka yine bi şey oluyor ve içimden bir ses bana bu nemlendiriciye bir daha dokunmamamı söylüyor. Ve ben kararsızım. Bazen çok üzülecekmişim çok pişman olacakmışım gibi geliyor, moralim bozuluyor. Hayatımın birdahakalbimikıramayacaksınız döneminde olduğum için, beni azıcık üzecek gibi olan her şeyden kaçıyorum. O duyguya feda edilecek bir saatim bile yok benim. Bakalım nemlendirici cephesinde bir şeyler olacak mı?

Yakınımdaki herkese bir şekilde kızgınım, öfkeliyim, gerginim. Aramıyorum, cevap da vermiyorum. Ben bu raddeye kolay gelmedim. Sadece benim de kalbimin kırılabileceğini düşünseniz keşke. Beni düşünmediğinizi, beni anlamadığınızı ve en önemlisi kendimi değersiz gibi hissettirdiğiniz için öfkeliyim size. Elbette kendimi değersiz hissettiğim yerde durmayacağım. Çünkü zaten değerliyim. Kendime kastım mı var?



06 Mayıs 2023

Balistik rapor.

Sabrınız zorlanıyorken neler oluyor sizde? Benim içimden dünyanın bütün büyülerini yapabilen kadın ışıltısı geçiyor. Geçip gidiyor, sırttan sıplanan ama üst karından çıkan mermi balistik rapor gibi. Hayır aslında balistik sadece silahları araştırıyor. Cesetle ilgili kısımlar bence otopsi raporuyla oluyor. Emin olmak için balistik raporundaki bilgilerimi güncelledim. Meğersem daha güzeli neler olmuş olabileceğini tekrar yaşayarak raporluyorlarmış. (Aaaa böyle çok güzel bi film vardı ama adını assla hatırlayamam şu an hatırlamaya da çalışmam) Olay örgüsü çıkartan ekipte olsam ne güzel olmaz mı? Hayatım zaten anksiyetelerim yüzünden adım başı 17 farklı senaryo uydurmak. Hatta bu blog da benim balistik raporum. gibi işte. Her birinde çok fena şeyler geliyor başıma. Balisti raporunun ne olduğunu okurken başım döndü. Bu zamana dek yazılmaması gereken bir şekilde yazılmış hiç dosya olmuş mudur ya? Sadece soruyorum. Evet gazetecilik. 

En azından sinirimden dişlerimi ve komple kendimi sıkmadığım tatlı anlar olmuş ne yazmaya geldik neler yazdık.