İki gündür beni sigara yakmaya motive eden iki şey var: İlki, ağlamamak için; ikincisi, ağlıyorsam susmak için. Ama ayıp artık böyle bu kadar çok acıyor muydu? E ama bu çok değişik bi şekillerde ağrıyor, hiç bilmiyorum ki ben bunu.
Depresyon hırkasıyla ikinci günüm. O kadar ağlamışım ki gözlerim kıpkırmızı ve şiş. Dudaklarım çatladığı için gözyaşı dudaklarıma inince fena acıtıyor tuzlu tuzlu. Bir tur da bu kadar kötü görünmeme ağladım. Üzüntümün boyutunun bu olacağından haberdar değildim. Bu defa da ben gafil avlandım.
Cansu dün çikolatalı cheescake yemeye çıkardı beni. Bana değerimi hatırlatıcı tokatlar atarak kendime gelmem konusunda baskı yaptı. Arabadan inmeden önce "Gidip, yanıma bir rulo tuvalet kağıdı alıp ağlıycam" dedim. İnerken arkamdan bağırdı, "Tamam bi rulo bitene kadar ağla, daha da ağlama!"
Akşam da Ecem acil durum müdahaleyi üstlendi. Geri planda da bipolardaşlığımıza dair minnoş bi' sohbet de sürüyordu. O çok başka yerlerden görüp şakkk diye gurumun ne fena incindiğini anladı. "Ben de aynı yerden kırılırdım" dedi. Pamuğa sarıp sarmaladı. Bilimsel fetvasını da vererek bilişsel davranışçı terapi önerdi. Gitti.
O kadar ağlamamın tek anlamlı yanı ağladıktan sonra çok güzel uyunması. Zaten birkaç saat uyuyacağım, sabah 5'te kurumsal hesaptan tweet atacaktım. İki telefonun da saatini kurdum uyudum. Ama huzursuz uyku böyle, tatlı değil. Kendimi sakinleştirememişim. Uyanış da aynı tatsızlıkta oldu. Hemen tweetimi yazdım. Ancak buranın güneş doğuş saati 05:18'di, tweeti de tam o saatte atmak istedim ama elimde diğer telefon varken saati kaçırdım 05:19'da attım. Bir de buna mı ağlayalım?
Sonra biraz gündeme baktım, uyumaya çalıştım uyuyamadım. 07.30 oldu saat. Dedim, "Kalk kızım oy kullancaz" komutu salisesinde aldım kalktım giyindim. Temiz bahar havası, güneş. Ağlamaya başladım. Ama sebebini tam çözemiyorum, bir tık ürkek yaklaşıyorum kendime. Diyaframdan nefes ala ala kendimi sakinleştirmeye çalıştım, bu defa başardım. Okul evin 100 metre ilerisinde sadece. Kapıda benden önce gelen iki bekçi dışında kimse yoktu ilk önce. Sonra birden doluştular. Koridor tıklım tıklımdı. Bir de dün gece bu ülkenin yarısından fazlası heyecandan uyuyamadı. Sonra sıra bana geldi. Elim titredi kimliği verirken. Pusulayı ve zarfı aldım bir adam şu kabin boş hanımefendi dedi, oraya geçtim. Pusulaları açıp serdim. Kim nerede diye bakarken ağlamaya başladım yeniden. Ağlaya ağlaya bastım mührü.