Bazen içimden içip içip ağlamak geliyor. Kocaman bi sahilim var bunun için. Liseden bu yana her canım sıkıştığında, belki yılda birkaç defa aynı şeyi yapıyorum. Kumsala, dalgaların sıfır noktasına oturup kaç dakika kaç saat ağladığımı bilmeden; bir nevi zaman kavramını da yitirerek ağlıyorum. Bazen oturup kafamı dizlerimin arasına gömerek, bazen ayakta kumların üstünde tepine tepine.
Kimse karışmıyor ağlama krizime, kimse "Ne oldu? İyi misin?" diye sormuyor. Sorulsun istemediğim bi an zaten. O yüzden bu kumsala ve canım denize kendimi çok akıttım. Ağladım çözdüm, bazen kuma gömdüm; bazen kumla üstümü örttüm. Aramızdaki bu bağ da bundan kesinlikle. İnsan koynunda ağladığı, en güçsüz haliyle utanmadan sığındığı denizle bağını kurar tabii. Sanki bu kadar ağlamayı en iyi o anlarmış gibi. Sanki tüm bu denizleri asırlarca ağlaya ağlaya biz doldurmuşuz gibi.
Benim cephede son dönemde rüzgar sert esiyor. Sahile dökülmeye korkuyorum. Çünkü dökülürsem yıkılmamdan korkuyorum. Geçen gün Mertle, son dönemim ve olayları karşılama biçimimle ilgili tartışırken aslında çok anlamlı olduğunu düşündüğüm şeyler söyledim. "Bırak bu motivasyon konuşmalarını" dedi. Sonra gerçek bir çöküş yaşamadığım sürece esas dirilişi yaşayamayacağımdan falan bahsetti. Bazı şeyleri bir türlü sonlandıramayışımla ilgili yaptığı epik konuşma biraz gözlerimi doldurdu. "ŞİMDİ DEĞİL TABİİ Kİ MERT" diye bağırdım gözlerimi belertip. Galiba biraz da tam bu andan bahsediyordu. Öyle hazırlıksız yakalandım ki. Haftanın son günü. Cumaya kavuşma şeklimiz bu olmamalıydı belki.
Pazartesiden cumaya her gün ama her gün nasıl başardığımı bile bilmediğim tempoda metin yazdım ve daha bir sürü şey. Yalnız şu an bi ağlama krizi eşiğinde olimpiyatta içmeye devam ediyorum. Yanımda hiç arveles yok ama olsa da bu baş ağrısının hakkından gelebilir miydi ŞÜPHELİYİM. Afrika'dan gelen çöl sıcaklarına rağmen burası aşırı serin ve rüzgarlı. Artık rüzgarından yağmurun geleceğini anlayacak kadar ezbere biliyorum bu şehrin iklimini. Bugün yine çok ben gibi. Renkleri birbirine uyan aşırı iyi kombiniz. Eminim dalgalar kıyıyı deliler gibi dövüyordur. Belki şimdi benim de o dalgalarla birlikte kendimden taşmam gerekiyordur... Bu hisse ne zaman kapılsam peşinden hastanede yatmamı gerektirecek kadar şiddetli geçirdiğim o atak geliyor. O yüzden sanırım biraz da ihtiyatlı davranıyorum hep koyvermek konusunda. Ama şimdi şubat ayında ricayla psikiyatrıma yazdırdığım yeşil reçeli olduğu ve bağımlılık yaptığı için her doktorun yazmak istemediği canım Ativan'ın sonuncusu cüzdanımda vesikalık resim kısmında son bir tanesinin durduğunu görmek beni biraz iyi hissettiriyor. Cüzdanı açışımla gülüşünle, gözlerinle ve saçlarınla sonucunda şiddetli bir ağlama krizi sonrasında hastanede mucizevi biçimde dakikalar içinde dilimin altına sıkıştıracakları ilaç da bu. Gideyim de denize birakayim kendimi.