08 Kasım 2023

'Ben bu hisleri yaşamak istemiyorum' şahlanışı

Ofise yine geç gittim. Gider gitmez de psikiyatrı aradım. "Gelebiliyorsanız hemen gelin" dedi, koştum gittim. Her görüşmenin rutini, 'Nasılsın? İdare ederim. Neden idare eder?' faslını geçtikten sonra hızlıca konuya girdim. "Ben artık bu hisleri yaşamak istemiyorum!" radikal çıkış yaptım. "Hangi hisler?" dedi. Ben de onun da haberi olan olaylardan, kişilerden bahsettim. En son kaldığı yerden sonraki gelişmeleri ve bu gelişmelerin nasıl ağzıma sıçtığını anlattım. En son artık ağlamaya başladım, "Hepsi geçsin istiyorum" diyiverdim. Ağlamam için biraz zaman ve peçete verdi. Biraz da sakinleşmemi bekledi. "Sen ne yapmayı planlıyorsun?" diye sorduğunda kendimden emin bi' hale geçtim, "Ondan önce ne yapıyorsam onu. Hayatımı yaşayacağım" dedim. Sonra ilacımı değiştirmeyi teklif etti. Yeni vereceği ilacın neye yardımcı olabileceğini anlattı. İlaç eğer hipomani veya mani ataklarımı tetiklerse hemen haber vermem gerektiğini söyledi. İlacı aldıktan sonra prospektüsünü okudum detaylıca. Bildiğin damıtılmış serotonmiş resmen. Bu akşam eve doğru pedallarken ilacın etki etme süresi ile daha ne kadar böyle gidebileceğimin hesabını yaptım. Bildiğim yollardan gitmek zorunda kaldım. Güneş gözlüğümü taktım. Yazıyorum. 


"Sandığın gibi değil, geçmiyor"

Tüm bu yaraları nasıl sararım bilmiyorum artık. Denenmiş tüm yolları denedim. Fazlasını da yaptım ama o şarkıda da dediği gibi, "Sandığın gibi değil, geçmiyor" 

Debelensem de batabileceğimi öğrendiğim için artık hiçbir şey yapmıyorum. Aylardır içimden çıkıp gitsin diye beklediğim tüm kalp ağrılarım geçmiyor. Çok ağladım, çok içtim, çok bağırdım, çok çalıştım, çok yazdım geçmiyor.

İstemediğim bi' kadına dönüşüyorum. 

En çok ışıltımı özlüyorum. Olduğum herhangi bi' yerde iyi hissetmeyi, geçmekten vazgeçtiğim sokakları, oturmayı bıraktığım park banklarını, bir şeye sevindiğimde içimden çıkan yaşam ordusunu ve çok fazlasını. 

Şimdi ışıldayamıyorum. "Hasta mısın?" diye soruyorlar, "Evet" diyorum. Artık bi' şeyleri uzun uzun anlatmıyorum. Sokaklar ve parklar kafamdaki haritada silinmiş. Evin yolunu uzatıyorum.Yaşam ordum ağır yenilgi altında. Savaşın en gözü kara, en cesur generali bendim hep; ama şimdi gücüm yok. Hiç bu kadar güçsüz, yetersiz ve kimsesiz hissetmemiştim. Bu zamana kadar öğrendiğim hiçbir şey bu beni alıp yerden yere vuran, mefessiz bırakarak ağlatan hislerin üstesinden gelemiyor. 

Tüm bunlar olup biterken bi' de tansiyon sorunuyla boğuşuyorum. Hipertansiyon teşhisimle, yeni ilaçlarımla ve doktorun "Bu kadar stres yapma!" ikazlarıyla hayatımda daha önce hiç yaşamadığım sahneleri yaşıyorum. Psikiyatrıma, "Ben bunları yaşamak istemiyorum artık" diyorum ağlaya ağlaya isyan ederek. Profesyonel davranmaya çalışıyor biliyorum ama yüzünden anlıyorum elinden bir şey gelmediği için onun da çok üzüldüğünü. Elinden sadece daha fazla peçete uzatmak geliyor, o kadar. 

Bir süre önce bana "İhtiyacım var" dediğinde gidemedim. Önceden iki elim kanda da olsa gideceğim o yere gitmemek için iki elimle kalbimi boğdum. Boğdum boğdum boğdum. Sonra yine tansiyonum 18 oldu.

Bunun artık böyle gitmesini istemiyorum.