31 Mart 2024

Kalplerdeki ferahlik gecesi

Yaninda parlamak guzeldi. Ben de bu hissi takip ettim. Simdi diyeceksin ki konu nasil bana geldi. konu zaten genelde sensin.

Anlatmaya nereden baslasam bilmiyorum ama her nereden baslarsam baslayayim her sey birbirine ilginc bi sekilde kaynayip daha buyuk bi hikaye anlatiyor. algilarim cok acik. butun kissadan hisseleri anliyorum ve her turlu kalp kirici ayrinti ihtimaline karsi kendimi deliler gibi koruyorum. tipki bi keresinde yazliktayken gelen silah sesi sonrasinda gece ve siyahin bahcede havlayarak atilan turun ardindan evin giris kismindaki merdivenlerde koruma modlarini acmis, hodri meydan dercesine dimdik oturuyorlardi. Neyse konuya da nereden geldiysek. Cocuklari da cok ozluyorum yalan yok. 

Evde kendi kendime muhtesem bi gun gecirdim. tum muhtesemligiyle devam da ediyor. Secim gecesi olmasina ragmen. Yarin bambaska bir duzene gececegimi bilmem beni kaygilandirmiyor. Umutlu bicimde heyecanlandiriyor. Kotu seylerle karsilasabilirim. Bazen su olursa soyle yaparim bu olursa boyle yaparim falan diye dusunurken yakaliyorum kendimi ama sonra hemen konuyu degistiriyorum. Cunku iyiye kendimi odaklayip olumlu duygularla girmek istiyorum o kapidan. velev ki kalbim kirildi veya kirilacak gibi iyiligimi korumayi da cok istiyorum hepsi karsisinda. Sonra her seyin benim icin mutlu olmasini. Her zaman oldugu gibi kalbimden gecen tam anlamiyla olmadigi zamanlarda oldugu gibi olan herhangi bir sey de beni mutlu eder. Zaten kendimi de birazcik taniyorsam mutlu olacak bir seyler elbette bulurum. Sonrasina sonra bakariz artik. Gelsin hayat bildigi gibi modunu actim, kendimi akisa sapsal bi gulumsemeyle biraktim. Ustelik kirilmiyorum da kivriliyorum. Hatta gelen her darbeye karsi esneyebiliyorum. 

blogdaki yazilardan olusacak kitap fikrine epey yakinlastim. Kafamda birkac isik yandi bile. neye ihtiyacim oldugunu cok iyi biliyorum o yuzden adimlari hizli, saglam ve ozguvenli atacagim. Mutlaka Senol hocayi arayip kafamdaki eksik konusunda yardim isteyecegim. beni anlayacagindan emin olmak icime de tatli bi guven vermiyor degil. is acisindan azicik zor gecmesi muhtemel bu donemde enerjimi politik maceralara atmak yerine kitap taslagi uzerinde calismak en verimli sey olacak bence. Ehe 

icimde ardi ardina sorulariyla beni darlayan her konudan tamamen kurtulmak icin uzerine gidiyorum.  nereden baksan cok cesur hamleler. cok depresif bir donemimde olsam kesinlikle acizce bulurdum.

not* turkce karaktersizligim icin uzgunum. durduk yere macbook air aldim cunku. henuz turkce klavye isini cozemedim ama en kotu ai ile geriye donuk o sorunu da cozecegim. 

29 Mart 2024

RUZGARIM BOL OLSUN

Cenazeden sonra şehre uzun süreli geri geldim. Amcamın hep kızmama rağmen sağa sola attığı beyaz filtreli izmaritlerden birine bastıktan sonra donuse karar verdim. Daha da uzatabilirdim ama sosyal hayatın beni biraz toparlayabileceğine inancım sağlamdı. Kısmen haklıydım. Arada bi' ofise uğrayıp metin yazmak dışında süslenip püslenip davetlere gitmek, serseri gibi bisiklet sürmek, hiç bitmeyecekmiş gibi para harcamak dışında pek bi' şey yaptığım da söylenemez. 

Güzel bitmesi için uğraştığım bir hikayenin sonundayım. Kalpten emek verdiğim son 4.5 yıldır benim için öğretici bi' "proje" olan işim bitti. Başımın dik, alnımın açık olması inanılmaz bi' keyif veriyor bana. Bu yüzden daha da ışıldıyorum kalabalıklar içinde. Hepimiz güzel bi' filmin buruk ama mutlu sonuymuş gibi sarılıyoruz birbirimize. Herkesin hissini bilip hiç bahsetmediği bi' burun titremesi var birbirine sarılan her insanda. Bundan sonrası biraz politik hamleler. Belki restler, belki büyük adımlar. Kendimi bu belirsizlikle sıkmıyorum aylardır. Hepsiyle yüzleşmem gerektiğinde, önüme gelen bir sürü seçenekten hangisine vaktimi-enerjimi harcayacağımın kalbimden geçenin olması için elimden geleni yapacağım. Yolum açık, rüzgarım bol olsun. 

26 Mart 2024

"Ölüm gelebilir ani"

Şimdi çocuklar ceplerindeki mamaya odaklı kuyruk sallaya sallaya dolaşırdı peşinde. Tam o saatler. Gün batıyor, işler bitirilmek üzere veya paydos edilmiş. Duş öncesi bahçede muhabbet ederdik, gün içinde ara ara birlikte kahve molası verince yaptığımız gibi. Akşam üzeri de vardı böyle bir faslımız. Tam bu saatler işte, güneş denize düşmeden önce bizim bahçeye uğruyor. Çam ağaçlarına akşam güneşi çok yakışıyor. Mutfakta akşam yemeği telaşı. Biz onunla günü değerlendirip gelecek için plan yapıyoruz. O otları şöyle hallederiz, havalar biraz daha ısınıp toprak yumuşayınca çitleri yapınca gerisi kolaylıkla olur diyoruz, kuş evi alıp ağaçlara bol bol takalım etraf kuş sesi olur diyorum, "Gülsüm yengen de istiyordu onlardan, eldeki tahtalardan yaparız onu kolay o" deyip gülüyor. Yengemi düşünmesi hoşuma gidiyor. Hatta kendim kendime şaka yapıyorum, "Yenge sen çok iyi bir kadınsın ama kocan da adam çıktı"

Sabah Merve odamın içinde panik halde beni uyandırırken çok değil geçen Pazar tam bu saatlerde, biz henüz bir cenaze evi değilken Aydın amca Gece ve Siyahla oynuyor, biz balkonda müzik dinleyip kahve içiyoruz. Köpekler güldürüyor bizi. Ben sesli sesli kahkaha atıyorum. Ev, bahçe ve hatta sokak kahkahama şahit oluyor. Şimdi cenaze eviyiz, gülemiyorum. İçimden gelmiyor çünkü. Yataktan fişek gibi kalktığımda göğüs kafesime oturan şey iki gündür hiç olmadığı kadar ağır. Siyah, Aydın amcamın evinin oralarda dolaşıyor başı önde. Nasıl anlatırsın ki köpeğe, Aydın amcam enfeksiyon geçirirken kanı pıhtılaşmış, donmuş ve hayatını kaybetmiş. Yürüyerek girdiği hastanede durumu ağırlaşıp yarım saat içinde tüm organlarının fonksiyonlarını durdurduğunu da anlatamazsın. 

Kendime de pek anlatamıyorum zaten.

21 Mart 2024

Siyah a.k.a "Oynak Göt"

"Bu düşüşlerin olması normal" dedim kendime, içime bir ağlama isteği geldiğinde. Hemen hızlı biçimde geldiğim yolu kendime kanıtlamak için özet geçtim. "Yas bitti. Şimdi kendini onarma vakti" 

İki gece önce, verandanın en çocukluğum köşesine Bahadır'ın aşırı rahat kamp sandalyesini atıp ay ışığında soğuk su içip müzik dinledim. Tıpkı güneşleniyormuşum gibi. Sonra ay ışığının tenine yansımasının verdiği hazzın da bir adı olmalı bence dedim ve düşünmeye başlayıp, alternatif uydurdum. Birkaç dakika sonra Bahadır geldi, aynı soruyu ona sordum. O da düşünmeye başladı ve hemen "AYLANMAK" dedi. Ben de kelimenin hissettirdiği uyuşuk, oyalanma gibi tatsız şeylerden bahsettim. Kelime daha önce var mıydı onu da bilmiyorduk. Ertesi gün durduk yere aklımıza geldiğinde, anlamının "oyalanmak" gibi bir şeyler olduğunu okuduk. "TDK mıyım neyim be" demeden konuyu kapatmadım. 

Dün gece yine aylandıktan ve aynı aşırı rahat sandalyede aylanırken köpeğimiz Siyah'ın tüylerini taradıktan sonra ay ışığında yoga yapmaya karar verdim. Üşenmeden içeri girdim giyindim. Eski yoga matını Siyah yediği için, yeni aldığım matla ikinci yogam olacaktı. İlki bahçede, çimenlerin üstüne; deniz kokusu üzerimde, çam ağaçları ve taze hava kokarken...Ay ışığında yoga da aşırı tatlı bi' deneyim oldu. Taaa ki benim canım köpeğim yoga yaparken beni kafasıyla, kuyruğuyla, ön ve arka patileriyle taciz edene kadar. Çünkü kendisiyle oyun oynadığımı zannedip heyecanlanıyor. Mecburen oturup sevdik sevdik, oynadık; severken pat diye kendini devirip yatışı var, üf günün en güzel anlarından bence. Yine pat diye yattı biraz daha sevdim. Sonra kalkıp gidince yogaya devam ettim. Elbette yine geldi, yine kendini küt diye üstüme devirdi. Ben de odama geçip biraz daha dans ettim...

İlk defa bi' yazıda Siyah'tan bahsediyorum. Benim için yeni bir sahiplenme biçimi. Çünkü saf sevgisi iyileştiriyor. Son dönemde kendim için yaptığım en iyi şey Siyah'a vakit ayırmak, iyi ki günlük rutinlerimin içinde onunla top oynamak, tüylerini taramak ve birlikte koşmak var. Ben bunları yazarken de sandalyemin dibinde yatıyor kendisi. Ağzında ona hediye ettiğim yeni oyuncağı ile. Adını seslenip yüzüne baktığımda yine heyecanlanıp kalkıyor ve kuyruğunu götünü sallaya sallaya şımarıyor. Aramızdaki sevginin muhteşem bir akışkanlığı var. Varlığımız birbirimizi mutlu ediyor. Bakın bu şifadır. 

11 Şubat'ta hikayeleriyle ilgili şöyle bi' not düşmüşüm:

"İkisi de sokaktan geldi. İsim annesi oldum sonra ben, "Siyah" dedim bu güzel saçlı, güzel gözlü kıza. Sürekli götünü kıvırdığı için aile arasında biz O'na "Oynak Göt" diyoruz. Kendisinden cilve dersleri alıyorum bir yandan, öyle böyle bir cilvesi yok. Tam bi' aşk kadın. Siyah'tan biraz daha zaman önce çok yakışıklı bi bebek pitbull ormanda yolunu kaybediyor. Gece vakti kapımızın önüne geliyor ve hayatımıza giriyor. Siyah'ın adından habersiz adına "Gece" deniyor. Hayat akarken Siyah ve Gece binlerce kilometreye rağmen karşılaşıyorlar ve birlikte yaşamaya başlıyorlar. Tıpkı isimlerindeki uyumla bahçede deliler gibi oynayıp arada sırada mama yüzünden kavga ediyorlar. Yoldan geçen iki kat büyük köpeklere havlayıp sahilde korku salıyorlar."

Ve bi' gülüşü var, sanırsın güneşi sığdırmış ^^


12 Mart 2024

Zaman askıda.

"Geçen yıl bu zamanlardı" diye başlıyor çoğu his. Hava aynı böyleydi. Yağmurluyken de güneşliyken de bir sürü şey hissetmişim işte. Koku hafızası neyse de görsel hisli hafıza bi' başka yoruyor beni. 

Hâlâ yazlıktayım. Aralık ayıydı sanırım kış mevsiminde ilk defa burada birkaç günden fazla kalışım. Soba aldık, salon şu an en muazzam halinde. Hep birlikte bana bi' oda yaptık. Evdeki herkesin emeği var, nasıl tatlı anlatamam. Mart ayındayız, ben burada ciddi ciddi gelecek planlıyorum. Her şeyiyle iyi geldi. Kendimi çok da fena deştiğim bi' dönemden sonra kendimi ancak burada onarabilirdim. 

Sabah köpeğim Siyahla yürüyüş yaparken kendime çıkıştım. Çünkü kabaca bi' ay hesabı falan yapmaya çalıştım. "Oha bu kadar zaman oldu" dedim kendime, aklıma Snape ve o replik geldi aklıma: "Always" Sonra dedim yapacak bir şey yok kızım, halledicez bunu da. Hep hallettik çünkü. Sakinlikle bunun da üstesinden geleceğiz. En azından geleceğe dair halen şapşal bi' heyecanın, umudun ve ışıltın var. :)

06 Mart 2024

Parlamadığım hiçbir yerde olmak istemiyorum.

"Dönüp durdum.
Çok hayal kurdum.
Hep o sözlerinde durdum.
Ah şu gönlüm,
Geçmez ömrüm.
Boyunca ben sana,
Tutuldum."


Kalbinin nasıl kırık olduğunu hatırlıyorsun durduk yere. (Merve buna hep 'dur yere' diyor ve aşırı sevimli bulduğum için her defasında çok gülüyorum) Önce bi' kabullenelim, her zaman mutlu olacak değiliz. Son dönem, canım azıcık hasarlı psikolojimle ilgili öğrendiğim en önemli şeylerden birisi: Üzülünce rahatsız olma. Bu da her şeyin bir parçası. Süreç olağan. Ve belki bi' miktar bu sağlıklı dalgalanmalar olsun ki, kendimi hipomaninin kollarında bulmayayım.

İnsan kendi dengesini kendisi buluyor... Yani bunu uzaklara bakarak fikozofimsi bi' edayla, gözlerini hafif kısarak da söyleyebilirsin. Zaten bunları düşündüysen azıcık da ağlamışsındır, dengeni bulurken hatırladığın her minik ayrıntadan kalpler yorulmuştur. Son iki aydır mutluyken dans ettiğin, üzgünken hıçkıra hıçkıra ağladığın bi' anda yine o şarkı çalar:

"Üzülme öyle.
Suç benim, çek git.
Ben sana ait,
Sen başka yolda,
Yaşar, gideriz.
İyiyiz."


* * *

Işıl ışılım bugün. Yaklaşık 1 ay sonra ilk defa ofise gittim çünkü. Sözde 'uzaktan çalışma' sistemiyle, pılımı pırtımı toplayıp yazlığa taşınana kadar bu dönemi böyle verimli geçireceğimi sanmıyordum. Birincisi, biraz sürede biraz soğudum. Yalnızca öfkem değil, yine öfke kadar tehlikeli olan üzgünken verdiğim kararlar ve mücadelesinden vazgeçtiğim konular yeniden açıldı kendimle. Bazı şeylere yeniden uzaktan bakmak çok faydalı oldu. Hatamı, eksiğimi, fazlamı gördüğüm; en önemlisi hayatımın hangi evresinde olduğuma ve bundan sonra ne yapacağıma karar vereceğim bi' sürecin içine girdim. Oradan yazdığım için mutluyum. Velvele Hanım'ın tıpkı bi' yengeç gibi nasıl kabuğumu kırdığımı anlatması beni çok mutlu ediyor. Zaten halihazırda içimde kurduğum konseyde alınan karar, beni ne mutlu ediyorsa ve heyecanlandırıyorsa onu yapmam; yaparken kendime ve diğer hayalini kurduğum her üretime zaman-enerji-kaynak ayırmam için gerekli motivasyonu bulmama neden oldu. Başarılı olur, olmaz. İnsanın bi' motivasyonu olması önemli. Zor ve heyecanlı, eğlenceli ama stresli de... Ne istediğimi biliyorum ve tüm enerjimle istediğim her şeyi almak için yola çıkmaya hazırlanıyorum. Yola çıkış için biraz vakte ihtiyacım var mücbir sebeplerden ama bu sürede daha fazla dinlenip, daha fazla kendimi ve yapmak istediklerimi anlayarak geçirebileceğim tatlı bi' tatil olacak benim için. Meslekte geçen dolu dolu 10. yılın hediyesi. Tatlı hediye oldu be. ^^

* * *

Kabullenmenin psikolojisi üzerinde düşünüyorum bi' süredir. Düşünme sürecim etkilenmesin diye konuyla ilgili bilerek makale de okumadım. Pusulam kendim oldu. Önce bu kalp kırıklığını kabullendim, sonra onunla yaşamayı; en sonunda da ona rağmen parlamayı öğrendim. Artık kendimi tutamayıp bahçede hüngür hüngür ve asla sessiz olmaya çalışmayarak ağladığım anlardan; artık tüm bu şeylere rağmen, hepsini kabul ederek devam etmem gerektiğimi anladığım büyülü bi' ana geçiş var. Hatta bunu şöyle anlattım Merve'ye, "Altı aydır kafanda dönen bi' konu vardır, dolaptan domates aldığın anda tak diye bi' şey yerine oturur, her şeyi anlarsın ve artık 'öyle' olduğunu kabul edersin; bu kabul parlama başladığın ilk yer oluyor ve ben parmaladığım hiçbir yerde olmak istemiyorum.

* * *

Bazen geri gelecek diye heyecanlanıyorum. Ben gidemeyecek kadar üzgünüm çünkü. Eminim O da, başına gelen her iyi ve kötü şeyi koşa koşa anlattığı ilk kişi hayatından çıkınca üzülmüştür ama benim ciğerler komple gitti. Şakasız.

"Dönüp durdum sana, anla.
Unutamam seni asla.
Sen hiç öyle delirdin mi?
Sevip de yenildin mi?
Üzülme öyle,
Yok bir çaresi olsa,
Böyle perişan olmazdı
Şarkılar,
Senin için."

05 Mart 2024

Hayatı Yeniden Keşfedin.

Merve'nin bugün kendisine aldığı "Hayatı Yeniden Keşfedin" diye bi' kitap duruyor masamda. Şöyle bi' karıştırıp, "Hmm güzel bişiye benziyo" dememin üzerinden de yarım saat falan geçmiştir. 

Son 1.5 ayın neredeyse tamamını yazlıkta geçirdikten sonra şehre kısa süreli kesin dönüş yaptık. Umarım geri dönmeyi unutmayız ve kısa sürede yeniden oradaki hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliriz. Pencereyi açıp karşımda, denizin kenarında beyaz at gördüğümde yaşadığım o heyecan, köpeklerimiz Gece ve Siyah'ın kalbimi yumuşacık yapan, ruhuma aşırı iyi gelen sevgisi, etrafımda istediğim her an sarılabildiğim veya aniden gelip bana sarılan insanların varlılığı, geceleri ayağımda ev terliklerimle yıldızların altında dans ederken ağaçlardan yayılan çam kokusunu derrin deriiiin içime çekmek ve daha bir sürü küçük şükür dolu an sayesinde ayakta kalabiliyorum. O yüzden en çok benim dönmem lazım. 

Son 10 yılın en sakin birkaç ayını geçiriyorum. Daha fazlası olduğun gerçeğiyle yüzleşmek biraz tatları kaçırsa da yeniden büyük hayaller kurmak ve aslında bunu yaparken kendimin, yeteneklerimin, birikimimin, profesyonelliğimin de farkına varıyorum. Kendime "Hayal ettiğin şeyi gerçekleştirmek için sana engel olan şey ne?" diye soruyorum ve dudağımda ince bi' tebessüm oluşuyor. 

Yeni birtakım şeyleri, en keyifli haliyle öğreniyorum bu dönem. İçimi dinleyerek, beni neyin heyecanlandırdığını anlayarak geçtiği için bazı hisleri de yeniden keşfediyorum. Bu hislerin hepsi sanırım birleşince hayatın ta kendisi oluyor. 

Bi' sabah yataktan kalktığım gibi adımlarımı hiçbir yöne çevirmeden, sadece kapıdaki kırmızı ev terliklerimi giymek için durarak bahçeye ulaştım. Ve o an keşfettim: "Evet, uyanmak istediğim hayat bu"