"Bu düşüşlerin olması normal" dedim kendime, içime bir ağlama isteği geldiğinde. Hemen hızlı biçimde geldiğim yolu kendime kanıtlamak için özet geçtim. "Yas bitti. Şimdi kendini onarma vakti"
İki gece önce, verandanın en çocukluğum köşesine Bahadır'ın aşırı rahat kamp sandalyesini atıp ay ışığında soğuk su içip müzik dinledim. Tıpkı güneşleniyormuşum gibi. Sonra ay ışığının tenine yansımasının verdiği hazzın da bir adı olmalı bence dedim ve düşünmeye başlayıp, alternatif uydurdum. Birkaç dakika sonra Bahadır geldi, aynı soruyu ona sordum. O da düşünmeye başladı ve hemen "AYLANMAK" dedi. Ben de kelimenin hissettirdiği uyuşuk, oyalanma gibi tatsız şeylerden bahsettim. Kelime daha önce var mıydı onu da bilmiyorduk. Ertesi gün durduk yere aklımıza geldiğinde, anlamının "oyalanmak" gibi bir şeyler olduğunu okuduk. "TDK mıyım neyim be" demeden konuyu kapatmadım.
Dün gece yine aylandıktan ve aynı aşırı rahat sandalyede aylanırken köpeğimiz Siyah'ın tüylerini taradıktan sonra ay ışığında yoga yapmaya karar verdim. Üşenmeden içeri girdim giyindim. Eski yoga matını Siyah yediği için, yeni aldığım matla ikinci yogam olacaktı. İlki bahçede, çimenlerin üstüne; deniz kokusu üzerimde, çam ağaçları ve taze hava kokarken...Ay ışığında yoga da aşırı tatlı bi' deneyim oldu. Taaa ki benim canım köpeğim yoga yaparken beni kafasıyla, kuyruğuyla, ön ve arka patileriyle taciz edene kadar. Çünkü kendisiyle oyun oynadığımı zannedip heyecanlanıyor. Mecburen oturup sevdik sevdik, oynadık; severken pat diye kendini devirip yatışı var, üf günün en güzel anlarından bence. Yine pat diye yattı biraz daha sevdim. Sonra kalkıp gidince yogaya devam ettim. Elbette yine geldi, yine kendini küt diye üstüme devirdi. Ben de odama geçip biraz daha dans ettim...
İlk defa bi' yazıda Siyah'tan bahsediyorum. Benim için yeni bir sahiplenme biçimi. Çünkü saf sevgisi iyileştiriyor. Son dönemde kendim için yaptığım en iyi şey Siyah'a vakit ayırmak, iyi ki günlük rutinlerimin içinde onunla top oynamak, tüylerini taramak ve birlikte koşmak var. Ben bunları yazarken de sandalyemin dibinde yatıyor kendisi. Ağzında ona hediye ettiğim yeni oyuncağı ile. Adını seslenip yüzüne baktığımda yine heyecanlanıp kalkıyor ve kuyruğunu götünü sallaya sallaya şımarıyor. Aramızdaki sevginin muhteşem bir akışkanlığı var. Varlığımız birbirimizi mutlu ediyor. Bakın bu şifadır.
11 Şubat'ta hikayeleriyle ilgili şöyle bi' not düşmüşüm:
"İkisi de sokaktan geldi. İsim annesi oldum sonra ben, "Siyah" dedim bu güzel saçlı, güzel gözlü kıza. Sürekli götünü kıvırdığı için aile arasında biz O'na "Oynak Göt" diyoruz. Kendisinden cilve dersleri alıyorum bir yandan, öyle böyle bir cilvesi yok. Tam bi' aşk kadın. Siyah'tan biraz daha zaman önce çok yakışıklı bi bebek pitbull ormanda yolunu kaybediyor. Gece vakti kapımızın önüne geliyor ve hayatımıza giriyor. Siyah'ın adından habersiz adına "Gece" deniyor. Hayat akarken Siyah ve Gece binlerce kilometreye rağmen karşılaşıyorlar ve birlikte yaşamaya başlıyorlar. Tıpkı isimlerindeki uyumla bahçede deliler gibi oynayıp arada sırada mama yüzünden kavga ediyorlar. Yoldan geçen iki kat büyük köpeklere havlayıp sahilde korku salıyorlar."
Ve bi' gülüşü var, sanırsın güneşi sığdırmış ^^