15 Ağustos 2024

Kendi boşluğunda salınan.

*TDK* 

Depresyon: 

Fransızca dépression.  

1. isim, ruh bilimi ► Bunalım.

Bunalım:

Türkçe.

3. isim, ruh bilimi ► Uyaranlara karşı duyarlığın, iş yapabilme gücünün, kendine güvenin azalarak karamsarlığın, umutsuzluğun güçlenmesiyle ortaya çıkan ruhsal bozukluk; ruhsal çöküntü, depresyon, kriz.

*TDK*

Kabule tanımlarla başladım. Tanıma TDK'dan elbette. Biraz okudum biraz dinledim. Sanki ilk defa duyuyormuşum gibi yaptım. Çok kısa sürdü anlamam. Kendime tatil verdim ve altı gündür kendi boşluğumda salınıyorum. Yine de normal iş akışıma zeval vermemeye çalışarak hem ajans tasarıcımıza son revizelerini verdim hem de romanının editörülüğünü yaptığım yazar arkadaşımla yazlığın verandasında verimli bi' toplantı yaptım. Ama geri kalan zamanda kendi işlerim ve yapmam gerekenleri ertelemeye çalıştım. Ertelemek müthiş vicdan azabı bi' şey. Kafamda kısa vadede gerçekleştirmeyi hedeflediğim projeyi orta vadeye öteledim. Bu anlık rahatlama sağlasa da bulaşık yıkarken baygınlık geçirtecek bi' overthinking sahnesine dönüşebiliyordu. Ben de bu yazıyı yazmaya başlayarak kendimi karşıma aldım. 

Gel otur bi' soluklan, anlat kızım. 

Geçen akşamlarda abimle verandada oturup gelecek hakkında sohbet edip birbirimizi hypelarken "gelecek için çok heyecanlıyım" dedim. Şimdi o heyecandan çok uzağım. Benim dramım hep herkese ve her şeye karşı ilgimi kaybetmemle başlıyor aslında. Bir şeyi yapmamak için kendime öyle makul sebepler buluyorum ki, yapmıyorum. Aynı şeyi beni hayatta ve ayakta tutan her şey için yapıyorum tek tek. Sonra bu dram bi' yeraltı filmine dönüşüyor. Öğlene kadar uyuduğum, öğleden sonra tekrar uyuduğum; ilaçları içip gece de uyuduğum için zaten yaşamla pek bi' ilişkim kalmıyor. Şahitlik bile edemiyorum yaşama. Kendi boşluğumda salınıyorum öyle. Sonra bu boşluk kocaman oluyor. Bir süre de o kocaman boşluğun içinde kaybolmuş biçimde salınıyorum. Bu aşama da ağlaya ağlaya psikiyatra veya ruh sağlığı hastanesi'nin aciline gitmemle sona eriyor. Ancaaak bu "ben sıçtım canım doktor" aşamasından önce de bir yüzleşme gecesi oluyor. Kendime karşı hafif acımasız olduğum, akademik ve ciddi bir dil kullandığım, gerekirse konuyla ilgili chatcpt'den bilimsel makale isteyip araştırma yapmalı bir gece yaşanıyor. Ve o gecelerde başım cidden çok ağrıyor ve evde hiç arveles olmuyor. 

Bu boşlukta her kaybolduğumda bipoların başka bi' yüzüyle karşılaşıyormuşum gibi olduğum için hazırlıksız yakalanıyorum. Son dönem bu halde kendimi kaç defa hastaneye attım bilmiyorum ama kendi bunalımımdan sıkıldığım o şanlı gündeyim. Bütün hisleri bıçakla kemik sıyırır gibi bir kenara bırakıp yapmam gerekenleri net sıralıyorum her defasında. 

1- Doktora git!

2-Yaşama karış!

3-Doğru zamanın geldiğini hissettiğinde başla!

Doktora gitmeden önce yaşama karışma hedefimi azıcık azıcık gerçekleştirdim. Yazlıktan çıkıp şehre gittim, işimi hallettim. Yazar arkadaşım İsmail'le de yazlığa geri dönüp toplantı yaptım. İsmail gittikten sonra da Gece'yi dolaştırmaya çıkardım ve poi çevirip müzik dinledim. Hüngür hüngür ağlayarak poi çevirdiğim geceden sonra kaç gündür kendimi rüzgara bırakmıyorum bilmiyorum ama bu akşam epey günmüş gibi hissettirdi. 

Şimdi hafta başında yeni bi' doktora gidip yine her şeyi en başından alacağım ve şifamı arayacağım. Bulmayı seçiyorum çünkü daha önce buldum. Yine doktora gideceğim, ilaçlarımı düzenli içeceğim, belki ufak bi' tatile çıkacağım döndüğümde de aynı ışıltımla kaldığım yerden devam edeceğim. 

Çünkü geçeceğini biliyorum.

Geçeceğini bilmek asla hafifletmiyor ama çok uzaklardaki ışıkları seçebiliyorum kendi boşluğumdaki minik penceremden bakarken. 

Işığım sönmesin.

Amin.

10 Ağustos 2024

Depresyondan çıkamıyorum.

Sanırım ben bu depresyondan çıkamıyorum. Zaten bu depresyonu kabullenişim de, çıkamadığımı fark etmemle oldu. "Sakin ol kızım, bi' şeyler ters gidiyor ama halledeceksin" niyetleri gönderdim kendime. Pozitif bastım sabah akşam. Haz neredeyse oraya koştum. Sanki hiç depresyonda değilmişim gibi yaşarken içmem gereken dört ayrı ilacı da içmedim. 

Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız. 

Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız.

Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız. 

Ctrl+v yapmadan elle yazdım, kazınsın artık kafama diye. Çünkü bence şu kısacık ömrümde kendime yaptığım en büyük kötülük 'öyle değilmiş gibi' davranmak oldu. Hayır bebeğim, tam olarak öyle. Maske düştü, öküz öldü ve bu saatten sonrası pek komik değil.

Dün, İsmail'in romanını düzeltmeyi bitirdim. Değişik bi' deneyimdi benim için. Kendi sistemimi kurmadan önce biraz bunaldım. Chatcpt'den güzel faydalandım. Uzun süre bi' şey okuma/düzeltme performansımın çok çok düşük olduğunu anladım. Bu sabırsızlık başka bir boyuttu. İki saat içinde masaya üç kere oturup sekiz kere kalktım. 

Ajansın tasarımcısına 'vaktimiz geniş, zamanın bolluğunun tasarımlara olumlu yansıyacağını düşünüyorum' diye tanıdığım alan cidden işe yaradı. İlk brieflerimden sonra gelen işler azıcık endişendirse de, tasarımcı arkadaş revizelerimden sonra her şeyi sıfırdan yapmış. Ona gönderdiğim iyi örnek sitelerini güzel incelemiş ve içime sinen tasarımlar yapmış. Birkaç küçük öneride bulunduğumda onun da hoşuna gitti, heyecanlandı. Bi' tasarımcıyla kurulacak en güzel bağ buydu bence, önerdiğiniz bir şeyi canı gönülden kabul edip 'evet böyle çok daha güzel oldu' diyebilmesi kaliteli işe neden oluyor bence. Bunu bir önceki birlikte çalıştığım tasarımcı arkadaşımda da deneyimledim. Beş yıl boyunca cidden güzel işler çıkardık birlikte. Harika günlerdi. Kulakları tatlı tatlı çınlasın. :)

a short moment life'ın YouTube hesaplarını Göko'yla açtık. Göko güzel de bi' plan çıkardı ama ben orada çok büyük patladım. Haliyle vaktini ayıran, akşam toplantıdan çıkıp gece benim YouTube kanalımın işleriyle uğraşan Göko'ya da mahcup oldum. Böyle bir kanal açma fikrimle ilgili Göko'yla ilk konuştuğumuzda ısrarla 'İstikrar' dedi. Oraya büyük bi' paraf açıp istikrarın psikolojik durumumla çok alakalı olduğunu anlattım. Sonra ben tam da korktuğum gibi, o hiçbir şey üretmek istemeyen, evin bi' köşesine kıvrılmış uyukluyan moda geldim çünkü ilaçlar ağır geliyordu. Birkaç hafta dayansam bünye önce yan etkisini sonra etkisini görecekti. Şifa bulmak için de bedeller ödeniyordu. 

Tüm bunlar olurken yapmam gereken her şey kafamda belli bir akışta beni darlarken ne verandadaki koltukta uzanmak keyif verdi ne de akşamları gayet serin odamda sürekli uyuyup uyanmak... Çünkü içimde hep 'bir şeyler yapmam lazım ama yapamıyorum' boşluğu gittikçe büyüdü. Yapılacaklar listesi yarım maddelerle doluyken mecburen yatıp kaldığım yerde müthiş bi' iç huzursuzluğuyla duruyordum. Depresyon da zaten tam olarak böyle bi' şeydi. Üstelik bu sadece yapılacaklarla ilgili bi' huzursuzluk. Geri kalanları saymaya halim yok şu an. Çünkü artık kabul ettiğim  o depresyonun içinden yazıyorum. Masamda oturmuş bir şeylere ağlıyor, sinirleniyor, üzülüyor, sövüyor ve 'ben bunların hepsini aşırım' deyip aşamadığım onca şeyle yüzyüze gelmenin acısını çekiyorum. Kendimi buraya kadar getirdiğim için kendime kırılarak.

Su psikolojime iyi geldiği için halim olduğu zamanlarda denize gitmek bile kısa süreli iyi gelse de uzun vadede hiçbir işe yaramadı. Bi' gün aniden denizde ağlamaya başlayınca artık denize de gitmemeye başladım. Aslında o anlamsız atak bana bi' şeyi anlatıyordu: "Dur artık kızım." Çünkü bana genellikle iyi gelen, ruhumu besleyen, bedenimi de aşırı hissettiren suyun içinde bile bu atağı geçirebiliyorsam bi' durmak lazımdı artık. 

Yarım işleri tamamladım. Romanı İsmail'e gönderdim. Tasarımcıya son revizelerimi iletip Salı gününe beklediğimi söyledim ve kendime tatil verdim. Birkaç gün hiçbir şey yapmadan, öylece durmak istiyorum. Ama hâlâ içimde bir şeyleri tamamlamam, yapmam gerekmiş gibi rahatsız eden o dürtüden kurtulamıyorum. Bunun için sanırım şehirdeki eve gelen Cano'nun hediyelerinin olduğu kargoyu ve siparişi gelen gözlüğümü almak için avm'ye gitmem gerekiyor. Az önce kendimi bi' yokladım hiç öyle bir halim yok. Kat edeceğim yol ve toplu taşımalar gözlerimin önünden geçince bi' darlandım.  Depresyona iyi mi gelen yoksa daha mı kötü yapan hâlâ anlamadığım temzilikle başlama fikri hoşuma gitti. Odayı komple kaldırıp, çarşafları değiştirip, güzelce süpürüp silmeceli ve hatta perde filan yıkamacalı bi' temizlik hayal ettim. Tamam, perdeleri indirirken ve takarken düşününce zor geldi ama geri kalanının da gayet iyi geleceğini hissediyorum.