Sanırım ben bu depresyondan çıkamıyorum. Zaten bu depresyonu kabullenişim de, çıkamadığımı fark etmemle oldu. "Sakin ol kızım, bi' şeyler ters gidiyor ama halledeceksin" niyetleri gönderdim kendime. Pozitif bastım sabah akşam. Haz neredeyse oraya koştum. Sanki hiç depresyonda değilmişim gibi yaşarken içmem gereken dört ayrı ilacı da içmedim.
Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız.
Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız.
Depresyonda değilmişiz gibi davranmamalıyız.
Ctrl+v yapmadan elle yazdım, kazınsın artık kafama diye. Çünkü bence şu kısacık ömrümde kendime yaptığım en büyük kötülük 'öyle değilmiş gibi' davranmak oldu. Hayır bebeğim, tam olarak öyle. Maske düştü, öküz öldü ve bu saatten sonrası pek komik değil.
Dün, İsmail'in romanını düzeltmeyi bitirdim. Değişik bi' deneyimdi benim için. Kendi sistemimi kurmadan önce biraz bunaldım. Chatcpt'den güzel faydalandım. Uzun süre bi' şey okuma/düzeltme performansımın çok çok düşük olduğunu anladım. Bu sabırsızlık başka bir boyuttu. İki saat içinde masaya üç kere oturup sekiz kere kalktım.
Ajansın tasarımcısına 'vaktimiz geniş, zamanın bolluğunun tasarımlara olumlu yansıyacağını düşünüyorum' diye tanıdığım alan cidden işe yaradı. İlk brieflerimden sonra gelen işler azıcık endişendirse de, tasarımcı arkadaş revizelerimden sonra her şeyi sıfırdan yapmış. Ona gönderdiğim iyi örnek sitelerini güzel incelemiş ve içime sinen tasarımlar yapmış. Birkaç küçük öneride bulunduğumda onun da hoşuna gitti, heyecanlandı. Bi' tasarımcıyla kurulacak en güzel bağ buydu bence, önerdiğiniz bir şeyi canı gönülden kabul edip 'evet böyle çok daha güzel oldu' diyebilmesi kaliteli işe neden oluyor bence. Bunu bir önceki birlikte çalıştığım tasarımcı arkadaşımda da deneyimledim. Beş yıl boyunca cidden güzel işler çıkardık birlikte. Harika günlerdi. Kulakları tatlı tatlı çınlasın. :)
a short moment life'ın YouTube hesaplarını Göko'yla açtık. Göko güzel de bi' plan çıkardı ama ben orada çok büyük patladım. Haliyle vaktini ayıran, akşam toplantıdan çıkıp gece benim YouTube kanalımın işleriyle uğraşan Göko'ya da mahcup oldum. Böyle bir kanal açma fikrimle ilgili Göko'yla ilk konuştuğumuzda ısrarla 'İstikrar' dedi. Oraya büyük bi' paraf açıp istikrarın psikolojik durumumla çok alakalı olduğunu anlattım. Sonra ben tam da korktuğum gibi, o hiçbir şey üretmek istemeyen, evin bi' köşesine kıvrılmış uyukluyan moda geldim çünkü ilaçlar ağır geliyordu. Birkaç hafta dayansam bünye önce yan etkisini sonra etkisini görecekti. Şifa bulmak için de bedeller ödeniyordu.
Tüm bunlar olurken yapmam gereken her şey kafamda belli bir akışta beni darlarken ne verandadaki koltukta uzanmak keyif verdi ne de akşamları gayet serin odamda sürekli uyuyup uyanmak... Çünkü içimde hep 'bir şeyler yapmam lazım ama yapamıyorum' boşluğu gittikçe büyüdü. Yapılacaklar listesi yarım maddelerle doluyken mecburen yatıp kaldığım yerde müthiş bi' iç huzursuzluğuyla duruyordum. Depresyon da zaten tam olarak böyle bi' şeydi. Üstelik bu sadece yapılacaklarla ilgili bi' huzursuzluk. Geri kalanları saymaya halim yok şu an. Çünkü artık kabul ettiğim o depresyonun içinden yazıyorum. Masamda oturmuş bir şeylere ağlıyor, sinirleniyor, üzülüyor, sövüyor ve 'ben bunların hepsini aşırım' deyip aşamadığım onca şeyle yüzyüze gelmenin acısını çekiyorum. Kendimi buraya kadar getirdiğim için kendime kırılarak.
Su psikolojime iyi geldiği için halim olduğu zamanlarda denize gitmek bile kısa süreli iyi gelse de uzun vadede hiçbir işe yaramadı. Bi' gün aniden denizde ağlamaya başlayınca artık denize de gitmemeye başladım. Aslında o anlamsız atak bana bi' şeyi anlatıyordu: "Dur artık kızım." Çünkü bana genellikle iyi gelen, ruhumu besleyen, bedenimi de aşırı hissettiren suyun içinde bile bu atağı geçirebiliyorsam bi' durmak lazımdı artık.
Yarım işleri tamamladım. Romanı İsmail'e gönderdim. Tasarımcıya son revizelerimi iletip Salı gününe beklediğimi söyledim ve kendime tatil verdim. Birkaç gün hiçbir şey yapmadan, öylece durmak istiyorum. Ama hâlâ içimde bir şeyleri tamamlamam, yapmam gerekmiş gibi rahatsız eden o dürtüden kurtulamıyorum. Bunun için sanırım şehirdeki eve gelen Cano'nun hediyelerinin olduğu kargoyu ve siparişi gelen gözlüğümü almak için avm'ye gitmem gerekiyor. Az önce kendimi bi' yokladım hiç öyle bir halim yok. Kat edeceğim yol ve toplu taşımalar gözlerimin önünden geçince bi' darlandım. Depresyona iyi mi gelen yoksa daha mı kötü yapan hâlâ anlamadığım temzilikle başlama fikri hoşuma gitti. Odayı komple kaldırıp, çarşafları değiştirip, güzelce süpürüp silmeceli ve hatta perde filan yıkamacalı bi' temizlik hayal ettim. Tamam, perdeleri indirirken ve takarken düşününce zor geldi ama geri kalanının da gayet iyi geleceğini hissediyorum.