24 Eylül 2024

Akışta kalmak vs akışa kapılmak.

Bu yazıyı ne zaman yazmaya başlayacağımı gerçekten merak ediyordum. Böyle bi' anda olabileceğini de düşünebilirdim, sonucunda rutin 'sıkıştım kaldım' patlamaları. Ben buradan sağ çıkarsam daha bana bişi olmaz anlarından biri. (her zaman daha ağırı olması dışında pek sorunumuz yok)
 
Kahve yaparken ağlamaya başladım. Tam da ne zaman patlarım acaba diye beklerken. Şu an olduğu gibi saldığım şeylerin sayısını bilmiyorum. Buraya nasıl geldik bunu da pek anlamadım. Akışta kalırken akışa kapılmış gibi.
 
Bir saniye toparlayacağım. 
 
Yazlıktaki emeklilik günlerimin sonuna geldim. Şehre dönmem gerektiğini biliyordum. İlahi mesaj, henüz tapusu olmayan yazlığa gelen tahliye ve yıkım kararı oldu. Aile büyüklerine tapu için yeterince mücadele etmedikleri için bir süre sitemde bulunarak yasal prosedürü izlemeye başladık. Aynı esnada 16 Eylül'de birkaç saat içerisinde şehirde evimi tuttuk. Doğum günüm onu ne yapıcaz bunu ne yapıcaz gerginliği gölgesinde, yazlıkta ailecek tatlı bir kutlamayla geçti. Her yıl yazdığım doğum günü yazısını halen yazamamış olmam (gün, 24 Eylül) belki bir şeyleri anlatır. O zaman tam da bu anmış, yazlıkta abimin çalışma masasında her şeyin dağınık olduğu bi anda oturup sakince ağlamam ve yazmam gerekiyormuş. 

Şu an her şeye yetişirken hiçbir şeye tam olarak yetişemediğim o 'kilit' andayız. İşler arasında zincirleme kaza oldu. Bunun daha önce de olduğunu hatırlıyorum. O geçti. Bu da geçecek. 

Şu an duygu durumumu sabit tutamıyorum. Tutmak için ilaç alabilme opsiyonumu kullanmak istemiyorum. Sonraki birkaç saate çok ihtiyacım var. Öğlen oldu ve bugün asla verimli bir gün değil. Ağlama atağı bonuslu. Ayaklarım üşüyor. Hasta olmaya çok yakınım. Hasta olmamalıyım. 

Bir şeylere karar verip harekete geçtiğimizde kendime ilk telkinim 'bu defa plan yapma akışa uy' dedim, hayatın bana getireceklerini görmek istedim belki. Aşırı güzel şeyler getirdi o ayrı. Ama hiçbir şey de öyle kendiliğinden gelmediği gibi bu kadar eşya (neden bu kadar eşya?) annemin evinden ve yazlıktan kendi evime giderkenki süreçle başlayıp devamında gelişen süreçte sanırım bu sabah patladım. Çünkü zaten tam anlamıyla plan yapamamışken, bir plana çalışmaya başlayamamışken bodrumu su bastı. Siyah da bodrumda suyun içinde kaldı. Siyah'ı öyle görmek zaten başlı başına atak sebebiydi. İçerisi daha fenaydı. Kurtarabildiğim tek büyük halıyı yukarı kaldırarak bodrumu kilitleyip çıktım. Bu beni aşar işti. 

Henüz yazlıktaki eşyalarımı toplamaya başlayamadım. Önce ekipmanı toplayıp güvenli biçimde bavula koymam gerekiyor. Bir yandan deli gibi çamaşır yıkıyorum. Ivır zıvırı büyük bez poşetlere, az mikarda kıyafeti de poşetleyip holdeki masaya koymam gerekiyor, ama ondan önce holdeki masanın üstündeki silme eşyayı en arka odaya taşımam gerekiyor. Bu sadece bu evin işi. Sonra buradan nakliyat var. 

Annemin evindeki eşyaların tümü (abimin azmiyle evet tümü) benim evime geldi. Ama henüz yatak odamın mobilyası kurulmadı. Aşırı büyük ve teferruatlı kurulumu olan dolabı ve yatağı Özgür abiyle Burakcan kuracak ama ne zamana denk getireceğiz henüz bilmiyorum. 
 
Ev sahibi bir hayli eski mutfağı biraz daha erken yaptırmayı kabul etti ama aşırı pahalı gelmiş vazgeçmiş. Ama bana kalırsa şu ara mutfağa enerji kaybetmeyip hızlıca çalışma masamı, yatağımı, elbise dolabmı ve banyoyu aktif hale getirmem gerekiyor. Sonrası akıp gidecektir. 

Siyah da benimle şehre geliyor. Neler olacak hiç bilmiyorum ama yanımda olmasını istiyorum. Tüm bunlar olurken Siyah'ın hamile olabileceği ihtimali beni cidden geriyor. Bir yandan bu konuyla ilgili de acil bir şeyler yapmam lazım. Siyah'ı yavaş yavaş eve almaya başlıyorum. Geçen akşam çok soğukken ve yağmur yağıyorken eve aldım. Salonda birlikte uyuduk ve çok mutluydu, uyumluydu. Bu gece de bodrumu su bastığı için benim eski odama alacağım, tabii bunun için önce odayı boşaltmam gerekiyor. 

Yarın psikiyatr randevum var. Ne diyeceğimi hiç bilmiyorum çünkü şu an ne yaşadığımın ben de pek farkında değilim. Hepsi bittiğinde her şeyin çok güzel olacağının inancı sanırım ayakta tutuyor. (arada bir çöksem de) 

Kendime sakinleşmek için vakit vermem gerekiyordu. 12:30'da bu yazıya başlayarak (an, 13:31) verdim. O esnada makinadan yıkanmış çamaşırları çıkardım, astım ve yeni çamaşır attım. Sadece biraz daha sakince uzanıp güne daha iyi başlamak istiyorum.

01 Eylül 2024

"Travma"

Silah tutukluk yaptı. Bir kere daha. Şansa mutlu gibiydim o sıra. Bi' evdeydim. L koltukta beyaz kedi tüyleri. "Ben" dedim "Akışta kalıyorum", kaptı silahı elimden çekti vurdu beni. Barut ateşlendi. "Yoo ölmedim ben" dedim, yere düşerken saat 02.14'tü. 

"Ben kolay kolay şaşırmam" derken, gördüğüm cesetlerden ve eti çürümüş insan kemiklerinden bahsettim. Travmalarıma odaklanmaya çalışırken "Gözleri ne güzel, hemen kaçayım" dedim. 

1 yeni travma alarmı.